Tarihi Zağnos Paşa Camii etrafının açılması amacıyla kafa yoran(!) bağırıp/çığıran az sayıdaki şehir sakininden biriydim.

önce Sabri Uğur'la başlayan, Edip Uğur'la devam eden Yücel Yılmaz'la taçlanan çalışmaları gördükçe emeği geçen herkese dua ediyorum.

"Balıkesir'in Sultanahmeti" hayalimizin gerçeğe dönüşmesinden göğsümüz de kabarmıyor değil!

bizim gibi şehirle dertlenen sakinler, 3. etap çalışmalarına start verileceği anı sabırsızlıkla beklerken, aklımızda, hayalimizde olmayan son dakika gelişmesi yaşandı.

zaten çay/kahve satan menkanların sarıp sarmaladığı meydana bir de Fırıntaş Cafe ile Peynir Pazarı (*) yapılacağı söyleniyor. 

bir ortaya atılıp. bir vazgeçilen bu proje, sayın Cumhurbaşkanımız ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımızın ziyaretlerinin ardından derin dondurucudan çıkarılıp meydana konuldu!

akşam vakti manzarayı gördüm, yüreğim sızladı.

ilk bakışta apollon tapınağı çağırışımı yapan ve palmiyeleri gölgede bırakan devasa direkler kentin kalbine saplanan hançere benziyordu.

bir an için ihanete uğramış hissine kapıldım!

sahi bizler

niçin hırpaladık ki yıllarca kendimizi!

neden kavga ettik, niye kötü olduk!

bilmez miydik bizde eyyamcılık yapmayı!

o kadar çok konuşulacak söz var ki, hangi birini yazayım, söyleyeyim.

bazen

insanın yarınlara dair

umudu yitiyor, heyecanı köreliyor.

bugün o anlardan biriydi.

neyse ki kısa sürede toparlandım!

eskiden olsa çok kafaya takardım.

şimdi pek umursamıyorum.

öğrendim çünkü insanı insan yapan özelliklerin değersizleştiğini.

akıl ve vicdan tutulması yaşadığını!

iyi bakan göz, iyi duyan kulak, güzel konuşan dil, vicdanı olan kalp değil artık bize öğretilen insanlık.

başka bir şey.

tarifi yapılamayacak kadar vahşi, boynuzlu kamlumbağa kadar obur! kuralı ve sınırı olmadığı gibi kendinden başkasına saygısı yok revaçtaki insanlığın...

kimi anlar bocalasam da;

"oğlum sen kimsin ki. bu işler sana mı kaldı. hem sen mi kurtaracaksın memleketi. sen eli ermez, gücü yetmez ahbelin tekisin..." diyerek fabrika ayarlarına dönebiliyorum!

sevmesem de "ķeşke" demeyi

bugünkü manzara için kullanmak istiyorum.

tası/tarağı toplayıp yeni bir köye taşınasım geliyor.

keşke bunu yapabilecek zemini hazırlayabilseydim geçmişte makyavelist düşünerek, hareket ederek, bana ne diyerek!

amma velakin bu şehirden başka gidecek yerimiz yok. mezar taşlarımız da bu şehrin kabristanında olacak.

nefes alıp verebildiğimiz, akıl sağlığını koruyabildiğimiz sürece yaşadığımız şehir için sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edeceğiz.

kimi anlar umutlarımız körelse de, heyecanımız kaybolsa da büyük şair Fuzuli’nin şu mısraları umudumuzu tazelemeye yetiyor.

Beyhude gamlanma divane gönül

Cümle alemin rızkını veren vardır

Yaptığın hatayı görmüyor sanma

Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır

Mal-ı emlakım var deyu güvenme

Arkam var deyu dayanma

Sırt üstü insanı yere varan vardır

Beyhude gamlanma divane gönül

Cümle alemin rızkını veren vardır

Derdime vakıf değil canan

Beni handan bilir

Hakkı vardır şad olanlar

Herkesi şadan bilir

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil

Çektiğim elemi bir ben bir de Allah’ım bilir...

Allah var, Allah yar..

Allah var gam yok...

(*) Peynir Pazarı ve Fırıntaş Kafe'ye karşı olduğumuz anlaşılmasın. Aksine ihtiyaç olduğunu söyleyenler arasında biz de varız. Lakin bunun yeri Balıkesir'in Sultanahmet'i, Hacı Bayram Velisi, Eyüp Sultan'ı olan Zağnos Paşa Meydanı değil. 

Sokak sağlıklaştırmasının yapıldığı Aygören, Balıkesir'in 50 çeşit peynirinin sergilenip satılacağı çarşı için 10 numara yerdir. Daha bir çok yer var. Alternatif alanlar yaratıldığında, il dışından gelen insanlar da sadece Zağnos Paşa'yı görmez, şehri gezip tanımış olur. Fırıntaş Kafe'nin yapılacağı yer de şehir meydanı değil, dezavantajlı mahallelerdir.

Toygar, Gaziosmanpaşa, Gündoğan vb. semtler yanı sıra, vatandaşın nefes alabildiği Atatürk Parkı ile Şehitler Parkı içerisine de yapalım ki Fırıntaş kafeyi, dar gelirli insanımız da nezih hizmetten bütçesine uygun şekilde yararlanıp, gönül belediyeciliğiyle tanışsın.

Güzel olmaz mı!

Selametle...