Panayırlar Susurluk’ta ilk olarak 1890 tarihinde, Kepekler bölgesinde kuruldu.
Bölgede bulunan kaplıcanın varlığı, ülkenin her yerinden insanları çekmesi bakımından panayır kurulması için çok elverişliydi.
Şifa için gelenler ticaret için de kalıyordu.
Her sene 23 Mayıs'ta kurulan panayır bir hafta boyunca devam ederdi.
Kepekler, 19. yüzyılın sonlarına kadar Hayvan Panayırının mekânı olarak hizmet verdi.
1926’da ilçe oluşumuzun ardından, 1928’den itibaren askeri kışlaların önünde 15-18 Mayıs tarihleri arasında hayvan panayırı düzenlenmeye başlandı.
At yarışlarının, yağlı güreşlerin de yapıldığı panayırlara ilgi oldukça fazlaydı.
Göbel nahiyesinde panayır, ilkbaharda 29-30 Mayıs tarihlerinde kurulurken; Ömerköy’de 7-14 Ağustos tarihleri arasında,
Karapürçek’te ise 15-17 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşiyordu.
Yunanistan’da bile celepler panayırlarımıza sığır almak için geliyorlardı.
O günlerin izleri, 1930’lu yıllardan kalma siyah-beyaz fotoğraflarda hâlâ kendini belli ediyor…
40’lı yıllarda şehir parkımızın olduğu bölgeydi panayır yeri…
Her yıl 9 Eylül’de başlayan panayır öncesi hummalı bir hazırlık yapılır,
Ülkedeki tüm fabrikalara, bölgedeki tüccarlara davet mektupları gönderilir,
Tanıtım afişleriyle, broşürlerle yurt dışına kadar duyurulurdu.
İlgi her geçen yıl artınca ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere yılda iki kez, üçer gün süren panayırlar düzenlenmeye başlandı.
50’li yılların sonlarına doğru, bugün Yörsan tesislerinin bulunduğu alan ile Susurluk Nehri arasında kalan geniş arazide kuruldu panayır.
Dışarıdan gelen ziyaretçi sayısı o kadar artmıştı ki, belediye panayır süresince konaklama, hamam ve diğer temel ihtiyaçların karşılanması için çeşitli düzenlemeler yapmıştı.
Zamanla sadece hayvan alışverişiyle sınırlı kalmadı panayırlar.
Hayvancılıkta kullanılan çanlardan tımar malzemelerine, tarım aletlerinden temizlik ürünlerine kadar pek çok gereç satılır olmuştu.
Manifaturacılar, kumaşçılar, ev eşyası satıcıları; yiyecek-içecek tezgâhları, el emeği göz nuru ürünler, çeşit çeşit baharat kokuları panayır alanını doldururdu.
Gelenlerin hem dinlenebileceği hem eğlenebileceği barakalar, çardaklar kurulurdu.
Çocuklar için dönme dolaplar, atlı karıncalar, sallanan kayıklar, uçan sandalyeler gibi çeşitli lunapark oyuncakları,
Büyük ilgi gören daire şeklinde dönen bisiklet ve motosiklet gösterileri,
Hacivat-Karagöz oyunları, palyaçolar, tel cambazları, akrobatik sahne şovları panayırların ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.
Panayırın olmazsa olmazlarından biri de “Köpük Helvasıydı.”
Susurluk’un belki de hak ettiği değeri yeterince bulamamış yerel lezzetlerinden olan Köpük Helvası, eskiden sadece panayır günlerinde imal edilirdi.
Adı da “Panayır Helvası”ydı…
Bu eşsiz lezzet, panayırlarımızın tadıydı…
Panayıra şehir içinden faytonlar kalkardı.
Gece geç saatlere kadar kimileri faytonlarla, kimileri yürüyerek, kimileri de minibüslerle ulaşırdı panayır alanına.
Panayırın tanıtımı ise başlı başına bir olaydı.
İki metrelik tahta ayaklar üzerinde yürüyen, rengârenk saten kıyafetler giymiş palyaçolar, peşlerine takılan çocuklarla birlikte sokaklarda dolaşırdı.
Panayırlar çocukluğumun en heyecanla beklediğim zamanlarıydı…