Ne yapılması gerekiyorsa yapmaya çalışıyoruz, ama afet bölgesindeki kardeşlerimizin gözyaşlarını dindirme ve acılarına ortak olabilme adına insanın elinden bir şey gelmemesi de bir o kadar elem verici.. 

Pazartesi sabahından itibaren ruh gibiyim.

İçin için akan gözyaşları yüreğimi yakıyor!

Haberi öğrendiğimde ilk işim,
1866'ya peş peşe mesajlar göndermek oldu.

Kızılay'a koşup kan bağışında bulunmak istedim, ama sürekli ölçtürdüğüm hemogram referans değerleri engeldi buna.

"Daha neler yapabilirim" diye saatlerce düşünsem de şehirde yürütülen yardım kampanyalarının duyurusunu yönettiğim sosyal medya hesaplarında paylaşmak ve dua etmekten başka bir şey yapamamanın ızdırabını yaşıyorum halen.


Hayatımda büyük acılar yaşadım.

17 Ağustos Marmara depremini de yakinen hissettim.

İlk kez böylesine acı çekiyorum.

İlk kez kendi evimde, kendi yatağımda uyumaya utandım.

İlk kez tiryakisi olduğum çayı, boğazım düğümleşmişcesine yutkunmakta zorlandım

İlk kez hayattan bu kadar çok soğudum.



İlk kez demirden, çimentodan çalan pespayelere lanet okumayı istemedim!

İlk kez tarım alanlarını imara açıp, minare boyunu fersah fersah açan yükseklikte mezar taşları dikilmesine izin veren rantiyecilerin yüzüne tüküresim gelmedi!

İlk kez hemen her olumsuzluktan kendi istikbali uğruna rant sağlamaya çabalayan gözü dönmüş siyasetçilerin varlığını görmek ve provokatif paylaşımlarıyla insanımızı galeyana getirerek kutuplara ayrıştırmaya çalışan yumurta kafaların varlığı endişelendirmedi beni!

İlk kez boş/beleş dünyayı ederinden çok fazla ciddiye aldığım için pişmanlık duydum.

Nice dehşet verici olaylar görmeme rağmen ilk kez içerisinde #deprem geçen haber duyduğumda cehennem ateşindeymiş gibi hissettim kendimi.



Yaşanan yüz yılın felaketi karşısında insanın eli/kolu bağlı, ayakları prangalıymışcasına çaresiz kalması kadar başka ne acı olabilir ki hayatta.

Maraş, Antep, Hatay, Adıyaman, Malatya, Osmaniye ve depremin etkilediği diğer illerdeki kardeşlerimi düşünüp empati yaptıkça, yaşadıklarımı da dikkate alarak hayattaki en büyük acının sabır olduğunu anımsıyorum.



Hepimiz yaşam mücadelemizde muhakkak ümitsizliğe düştük ve düşeceğiz yine.

Bugün yaşadığımız büyük acı da bunlardan biri elbet.


Nietzsche'nin;
"Öldürmeyen acı, beni güçlendirir." dediği gibi,
milletçe girdiğimiz bu imtihandan dayanışma halinde güçlenerek çıkacağız Allah'ın izniyle.

Şu an için yapmamız gereken yardımlaşmaya odaklanmak, siyasete ve politikacıya kulakları tıkamaktır!

Bir çok mesaj alıyorum yurt dışındaki dostlardan.

Dualarını iletip milletçe yaşadığımız acıyı paylaşıyorlar. 

Bunlar arasında en duygulandıranı Kazakistan'lı meslektaşlarım oldu. 

Her birinin gönderdiği duygu yüklü mesajları okurken hem ağladım, hem gururlandım.

Düşmanı fazla olsa da, dostu ve seveni hayli çok bizim ülkenin.

Arsızların yaptığı binaların altında kalsak da, canlarımızı yitirsek de,

Türki Cumhuriyetlerindeki cesur yürekler olduğu sürece yıkılmayız, ölmeyiz biz!

"Türkiye için hazır askerim" diyen gardaşım  Dastan Asqaruly sana da selam olsun.

Biz birlikte güzeliz, güçlüyüz. Bu millet asla yıkılmaz!

Deprem bölgesindeki kardeşlerimin acısını tüm kalbimle paylaşıyor, sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Dua etmeye ve gücümüzün yettiğince yardıma, dayanışmaya devam edelim inşallah.

7 Şubat 2023 | Ramazan Demir | Balıkesir

#deprem #yardım #yardımlaşma #sabır