Yazılarımdan hatırlayanlar olacaktır. Türkiye’de darbelerin ülkeyi Lozan Anlaşması sınırlarına çekme operasyonları şeklinde özetlenecek tespitlerde bulunmuştum.

Unutmayalım Lozan’ın patronu İngiltere’dir. Her ne kadar Lozan Anlaşması Fransızca tek nüsha olarak Fransız arşivinde bulunsa da o sadece yedi emin gibi görev yapar.

Üç-beş yıl önce enteresan bir iddia duymuştum. Bu iddianın doğruluğunu araştırmak üzere epey bir uğraşım oldu. Bu tür iddiaları duyunca doğruluklarını tespit etmek için uzun süreye yayılan yöntem izlerim. Bu iddia içinde aynı yöntemi takip etmeye devam ediyorum.

Bu iddia 12 Eylül darbesini temellendiren çok önemli bir bilgiyi içerdiğinden yıl dönümünde yazmak istedim. Biliyorum birçok mahfil ve bazı odakları rahatsız edecek. Etsin. Çünkü başka türlü yaşananları anlamlandırmak imkansız. Bilinmezler üzerinden milletle oynayıp durulmasın. Yeni nesillerin bu tür bilgilere vakıf olmaları geleceği daha doğru ve daha iyi inşaat etmelerini sağlayacaktır.

Çok uzatmayayım. Bu iddia şudur; “12 Eylül yönetiminin ilk MGK toplantısında alınan bir karar. Bu karar gereğince devletin üst düzey bürokrasisine atanacak kişilerin referansları İngiliz Büyükelçiliği’nden alınacak”. Bu iddiayı duyunca teyit için konuya hakim olacağını düşündüğüm epey bir isme sordum. 189 devlet birimlerinin listesini tamamen bilmediklerini fakat konudan haberdar olduklarını söylediler. Hatta bakanlık ismi vererek söz konusu bakanlığın genel müdürlüklerinin tamamının bu çerçevede olduğunu vurgulayan oldu.

Konu 12 Eylül darbesi ve hemen sonrasında MGK’nın aldığı ilk karar olunca beynimde şimşekler çaktı. Şimdi bu bilgiyi yorumlayın yorumlayabildiğiniz kadar. Sizlerin yorumunu bilmem ama 33 yıllık tecrübeme binaen söyleyeyim. Bir ülkenin girdiği savaşı 36 Kurmay Komutan yönetir. Diğer kurmaylar yedektir. Daha fazla veya daha az olamaz. Aynı şekilde terör örgütlerini de 36 elebaşı yönetir. O 36 elebaşını imha ederseniz terör örgütü başı kesilmiş tavuk gibi oradan oraya savrulur. Bunun gibi bir devleti yönetmek için o devletin bütün birimlerini ele geçirmenize gerek yoktur. Demek ki 189 devlet biriminin yöneticilerine hakim olursanız o ülkeyi yönetirsiniz.

Millette oy verdiği iktidarlara sövme hürriyeti ile yetinsin.

Söz konusu MGK kararının yürürlükte olup olmadığını bilmiyorum. Ama kaldırıldığına yönelik bir bilgimde yok.

İngilizler bir ülkeyi yönetmek için teferruata girmedikleri bilinir. İngilizler 189 birime hükmederken Amerika biraz daha teferruata girer. Bu çerçevede Amerika geliştirdiği yöntemlerle şube müdürü ve üstü bütün bürokratların biyografik analizlerini yapar ve raporlar. İşine yarayacaklarını değil tam tersi işine yaramayacaklarını fişleyerek o isimlerin daire başkanı ve üst görevlere gelişlerini önleyecek yöntemi izler. Çevrenizde kendinizde daha fazla güvendiğiniz becerikli bürokratların bir türlü layık oldukları ve faydalı oldukları makamlara gelememesinin nedeni budur. Bunu sağlamak için kurumların sicil müdürlüklerinde düşeceğiniz bir not yeterlidir.

Neyse daha fazla uzatmayayım. İngiliz aklı bir ülkenin içinde yaşayacağı fanusu belirler. Amerika o fanusun içini dizayn için uğraşır.

Bu sistem bozulduğunda ise tıpkı 1960 gibi, 12 Eylül gibi, 28 Şubat ve 15 Temmuz gibi darbelerle ülke terbiye edilir.

Not düşeyim. Yazıya oturduğum sırada içinde İngiliz Büyükelçisi Richard Moore’nin de bulunduğu ‘Yeni Türkiye’ istişare heyeti listesi düştü önüme. Heyette bir dönem medya patronu da olan bir işadamı, 28 Şubat sonrasında görev yapmış bir Başbakan Yardımcısı, önemli bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini uzun süre yapan biri, yine ekranlarda zaman zaman yorumlarda izlediğimiz bir medyacı, AK Parti döneminde Adalet, Milli Eğitim, Ekonomi, Meclis Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı yapmış isimler, ilaç sektörünün bir patronu, iş dünyasının bir temsilciliğini yürüten bir isimde bulunuyor. Ha birde yargının en üst temsilciliğini yapan toplamda 15 kişilik bir liste. Tek sorum bu heyetin toplantılarına sizce hangisi başkanlık ediyor acaba?

Kalın sağlıcakla…