Futbol çok basit bir oyun aslında.
Basit olduğu kadar, anlaşılması kolay.
Öyle olmasaydı zaten, hepimiz teknik direktör olabilir miyiz?
En ünlü hocanın oynattığı sistemi beğenmemezlik edebilir miyiz?
“Ben olsaydım, 4+4+2 yerine, 3+4+1+2 oynatır, rakibi perişan ederdim” demedik mi?
Görev yaptıkları ülke takımları Avrupa veya Dünya şampiyonu olmuş teknik adamları bizim ülkemizde yerin dibine sokmadık mı?
“Bu adamdan bırakın teknik direktörü, takıma malzemeci bile olmaz” dile sitem etmedik mi hepbirlikte.
Balıkesirspor'u şampiyon yaptığında, methiye üzerine methiye düzerek yere göğe sığdıramadığımız İsmail Ertekin ve tayfasını, “Bu adamda teneke çıktı birader” diyerek yerin dibine sokmadık mı?
Bilgi, hüner, becerimiz sadece teknik adamlıkla sınırlı değil. 
Tribünde takımı yöneten isim gibi davranırken, aynı anda sahada koşan futbolcunun yerine de geçebiliyoruz!
Şahsımdan örnek vereyim. 
Emrullah Şalk'ın yediği golleri gördükçe, tekrar tekrar izledikçe “Ulen bu halimle ben bile yemem bu golü” dediğim çok olmuştur.
Bu kadar basit olmasaydı futbol, hangi birimiz hem teknik direktör, hem futbolcu, hakem hocası rolünü kendimize biçebilirdik?
...
İroni olsun diye yazmadım, söylemedim tüm bunları.
Dünyadaki en popüler spor dalı olan futbolun basit  bir oyun olduğunu hatırlatmak istedim.
Basit derken, o kadar da değil. 
Çalışaksın.. 
Koşacaksın.. 
Mücadele edeceksin..
Aksini yaparsan, düşersin Balıkesirspor'un düştüğü bugünkü acınası duruma!
Biliyoruz, biliyorsunuz.
Millattan önce, zinde kalmak için “Cuju” oynayan Çin askerlerinin de...
İçi havayla doldurulmuş kuzu tulumlarıyla “Tepük” oynayan Orta Asya Türkleri'nin de..
Balıkesir'de, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde kurulan ilk futbol takımı İdman Yurdu'nda ter döken delikanlıların da tek bir amacı vardı:
Gol atmak ve gol yememek..
Çağımız futbolunda da sistem, taktik, prensipler, hücum ve savunma diye iki temel anlayış üzerine inşa ediliyor.
Taktisyenler, teknik adamlar, topu üç direk arasından geçirmenin yolunu bularak hücumculara öğretmeye çalışırken, iş savunmaya geldiğinde bunun tersini üretmenin, rakibe o şansı vermemenin yollarını arayıp bulmak, öğretip uygulatmak için beyin yoruyor, ter döküyor.
Aslında tüm bu işin özeti şu:
“Arkadaş futbolda hedefin varsa, atanınla tutanın iyi olacak.. İyi bir golcün ve iyi bir kalecin yoksa, bu iş yaş demektir.’’
...
Geçen sezon atanlar ve tutanlar iyiydi. Mükafatı Süper Lig oldu.
Bu sezon en azından öyle ya da böyle atan (Sercan Yıldırım) var, tutan yok. Durum facia..
Balıkesirspor farklı kazanmış.. Sen kalkıp neler konuşuyorsun.. gibisinden mırıldananlar olabilir. 
Haklılık payı bulunabilir böyle düşünenlerde.
5-3'lük Kasımpaşa zaferinin ardından kentte oluşan pempe tabloya bakarak  hayallere dalabilirdim bende..
“Bu takım böyle oynasın küme falan düşmez arkadaş” diyerek hem sizi, hem kendimi avutabilirdim.
Hem de tam fırsatı yakalamışken.
Ama futbolun en basit kuralını unutmasaydı Balıkesirspor'u yönetenler, (daha doğrusu bu dönem yönetmekte zorlananlar), farklı şeyler konuşuyor olabilirdik bugün. 
Hepimizi coşturan, heyecanlandıran farklı galibiyet sonrası taraftarların yönelttikleri “Nasıl buldun takımı, düşmeyiz değil mi?” sorusuna; “Aklınızdan bile geçirmeyin” karşılığını verebilirdik hiç düşünmeden.
Henüz hiçbir şey bitmemesine, 60 puanın olduğu maçlar bulunmasına rağmen “Süper Ligde kalıcı oluruz” denilebilmesi için mucize yaşatması gerek Balıkesirspor'un.
Olur mu olur..
Ama bunun yaşanması için öncelikle tutanın çok iyi olacak!
Aynı zamanda rakibinden fazla koşacaksın, başa baş, dişe diş mücadele edeceksin.
...
Lafı fazla uzatmak istemiyorum. 
Balıkesirspor iyi olduğu kadar, tam zamanında ilaç gibi gelen üç puan aldı.
1-0 geride kapattıkları Kasımpaşa maçının özellikle ikinci yarısında inanılmaz derecede arzulu, istekli, hırslıydı bizim takım oyuncuları.
Sezon başından bu yana ilk kez böylesine koşan, mücadele eden, gol pozisyonu üretip rakip kalede tehlike yaratan Balıkesirspor izledim.
Bunda hiç kuşkusuz yeni teknik adam Kemal Özdeş'in getirdiği sinerji etken olsa da, bir kaç futbolcunun ayrı bir gayreti, hırsı önemliydi bence.
Uğur Akdemir.. Burak Çalık.. Sercan Yıldırım..
Uğur, sağ kanadı öyle bir kullandı ki.. Bitmek tükenmek bilmedi enerjisi..
Burak, topla her buluştuğunda tribünleri ayağa kaldırırken, “Bu takımda bana yer var” dedirtti.
Sercan, tek kelimeyle mükemmeldi..
Böyle olunca Balıkesirspor ikinci yarı, Sercan Yıldırım'ın kazanma hırsıyla, tecrübesiyle harmanladığı liderliğiyle müthiş bir geri dönüş yaşadı. 
Sercan'a ayrı bir paragraf açıp hakkını vermek gerek. 
Karşılaşma boyunca inanılmaz oynadı, bir gol atıp üç asistle tek başına maça damgasını vurdu. İstikrarlı futbolunu Kasımpaşa maçında taçlandıran tecrübeli golcü, eski günlerine dönüş yaptığının da sinyalini veriyordu.
Keşke tüm bunları tutan içinde söyleyebilseydik!
Sözün özü; 
Tutanın yine yürekleri ağızlara getirdiği, atanların iyi olduğu bir günde gelen galibiyetin şans eseri olmadığını kanıtlamak yine bu oyuncuların elinde.
Dışarıdaki Karabük, içerideki Trabzonspor maçları en güzel fırsat..
Atanı tutanı görelim.
...