Balıkesirspor'umuzun Başakşehir maçını izlerken başka bir ruh halindeydim.
Öyle anlar oldu, kendi kendime güldüm. Bazı anlarında da kederlenip hüzünlendim.
Bazende çok kızdım kendi kendime; "Bu adam kaleci falan değil, pimi çekilmiş canlı bomba" diye lâf sokuşturduğum Emrullah Şalk, sağdan, soldan, ortadan gelen her atağı bertaraf ettikçe.. 
"Ulen haksızlık etmişiz Emrullah'a" diyecekken tam, amatör takım kalecisinin bile yemekte zorlanacağı 20 gol geliyor gözlerimin önüne.. Vazgeçiyorum, "hakkını helal et" demekten..
Emrullah'ı kendi haline bırakıp, defansa bakıyorum. En iyisi Hasan Hatipoğlu ise.. gerisini konuşmaya bile gerek yok diyorum.

***
Orta alana geliyorum. 
Jabie.. Aykut.. Eray... 
"Adım hıdır. elimden gelen budur" ata sözün anımsayıp "Oynayıp pişecekler, süper lig topçusu olmayı öğrenecekler" cümlesini kuruyorum.
Alan Carlos Gomes Da Costa.. Yani Bal-Kes'in süper star transferi Alanzinho.. Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan masal kahramanı gibi!
İleriye bakıyorum.. 
Sercan Yıldırım'ı görüyorum tek başına. Onunda didinmesi, çabalaması forma aşkına, takım adına değil. Kendi adına.. Çünkü Süper ligde son kozunu oynuyor. Ya başarılı olacak, ya da yok olup gidecek.. 
Gol umudu, silahı olan bir diğer forvet Gökhan Ünal'ı gördükçe, içim kararıyor, ufkum daralıyor! İçten içe "Kenar yönetim bu adama nasıl sabrediyor?" diye sitem ederken, yedek kulübesine baktığımda söyleyecek lâf bulamıyorum çiçeği burnundaki teknik adama..

***
Peki bir takımın içi bu kadar mı boş olur? diye soruyorum kendi kendime.. 
Bu sezon süper ligde, bir maçta rakip kaleye en çok şut atan takım ünvanı kazandırdığımız Başakşehir ile oynanan maçı izlerken.. Türk Milli Takımının 70'li, 80'li yıllarda "vatan savunması" şeklinde oynayıp kaybettiği maçları hatırlıyor.. Dönemin teknik adamlarının "yenildik ama, ezilmedik" cinsinden açıklamalar gibi, "iyi mücadele eden oyuncularımı kutluyorum" diyen bugünün teknik adamları geliyor gözümün önüne.
"Acaba ben mi farklı bir maç izledim" diyerek kendimden şüpheleniyor, istatistiklere bakıyorum. 
Ezilip büzülüyorum.. Stres yapıyorum kendi kendime..
İşte o anda illet hastalıkla yüzleşiyor, relax olmam gerektiğini hatırlıyorum.
...ve aklıma gelen ilk şarkıyı mırıldanmaya başlıyorum..
Murat Kekili'nin seslendirdiği "Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz"  şarkısının bazı sözlerini değiştirerek mırıldandıkça ortaya  bu sezon hit olacağına inandığım şu marş çıkıyor!
Bakalım beğenecek, alkış tutup eşlik edecek misiniz?

***
Bu sezon küme düşerim beni kimse tutamaz 
Sen beni tutamazsın yıldızlar tutamaz 
Bir uçurum gibi düşerim gözlerinizden 
Gözleriniz beni tutamaz 
...
Düşlerinizde büyürüm, büyürüm 
Süper Lige çıkar yerlerde sürünürüm
...
Ses verirse Balıkesir bir şiir yazarım
Havuzdan para gelirse bir türkü söylerim 
Süper Ligi sever, sizi coştururum.
Ses-mes veren olmazsa bana
Bir sen olurum 
Bir ben ölürüm
Bu sezon küme düşerim
Sırf sizin inadınız için 
Beni ölüm bile anlamaz, 
...
Düşlerinizde büyürüm, büyürüm 
Süper Lige çıkar yerlerde sürünürüm
...
Bu sezon küme düşerim beni kimse tutamaz 
Balıkesir beni tutamazsın yıldızlar tutamaz 
Bir uçurum gibi düşerim gözlerinizden 
Gözleriniz beni tutamaz..

***
Nasıl buldunuz benim çakma marşı?
Haydi elinizi vicdanıza koyup, söyleyin!
Tamda ilimizin plakası gibi 10 NUMARA olmuş değil mi?
Balıkesirspor'un bugünkü içimizi acıtan hali bundan başka hangi şarkı sözleriyle anlatılabilirdi ki?
Şarkısı, türküsü bir yana.. Gördüğünüz gibi durum çok vahim.. 
Tıpkı dermanı olmayan derde tutulmuş bir insanın çaresizliği de denilebilir buna.
Bu saatten sonra ne siz tutabilirsiniz Balıkesirspor'u, ne de bir başkası. "Yolcudur abbas, bağlasan durmaz" misali.
Bu arada, hafta sonu Kasımpaşa maçı var iç sahada.
Tutun bakalım, tutabilecek misiniz Balıkesirspor'u..
....