Her alanda yaşanılagelen tel tel dökülmenin medyada yaşanmaması mümkün mü?..

Kuşkusuz değil.

Tel tel dökülüşü bırakın artık bağımsız olarak asli görevi eleştiri ve denetim görevi olan ama bunu  yapabilen kaç basın yayın organı kaldı ki?..

Bir elin parmakları kadar mı; eh o kadar işte!

Basın özgürlüğünde berbat bir haldeyiz.

Hele yeni yapılacak düzenlemeyle “etki ajanlığı” diye bir suç daha doğuruluyor ki artık bu da yasalaşırsa uluslararası ligde halimiz nice olur düşünmek bile istemiyoruz.

Basının asli görevi olan kamuoyu adına denetim yerine medya organları artık yandaş mı değil mi ona göre gruplanıyor.

Ne eskinin köşe yazarları kaldı sütunlarda ne de siyasi mizah.

Hatırlayanlar muhakkak özlemle arıyorlardır örneğin bir Bedri Koraman’ın Milliyet’in ilk sayfasındaki karikatürlerini…

Hürriyet’te Nehar Tüblek’i…

Ki o karikatürler çoğu zaman köşe yazılarından daha isabetli dokunuşlar yapardı.

Bununla beraber gazete tirajlarının da zaten dibe vurmuşluğu karşısında medya da kendi kabuğuna mı çekildi derseniz, orada da haklılık payı var.

Tüm bu çaresizlik karşısında bir de mesleki kalite anlamında tel tel dökülme bu mecrada da yaşanıyor.

Türkçe yazım kurallarına dikkat eden yok, kelimeleri anlamına uygun kullanan yok…

En büyük haber kanalında “esnaflar” diye altyazı geçiyor, esnaf kelimesinin zaten çoğul olduğunu, esnaflar diye bir kelime kullanımının hatalı olduğunun ayırdında olan ve haliyle önemseyen yok…

Artık medyanın bir bölümü denetleme görevini bırakmış kamuoyu dizayn etme, nabza göre şerbet verme derdine düşmüş…

Ki artık bu devirde, teknolojinin getirdiği imkanlar sayesinde basının yerini giderek sosyal medya ve internet haberciliği aldıkça bu da daha kolay bir hale dönüşüyor kuşkusuz.

Masa başı yapılan haberlerin haber olarak değeri ne meçhul.

Onu geçin artık klavye başına geçen bir senaryo uydurup bunu haber niyetine okuruna sunup birkaç trolle de destekleyip yayınca buyrun size gündem oluşturma ve gündemde olmanın yeni formülü…

Yine de…

Eskinin hatırına…

Marka değerlerinin hatırına…

İnsan bazen bir haber okuduğunda takılmıyor değil…

İşte önümüzde bir haber.

Bir zamanların amiral gemisi olup şimdilerde okunacak köşe yazarı bile bulunması güç Hürriyet’te 3.sayfa haberi… Sayfaya kocaman başlık atmışlar…

Biliyorsunuz üçüncü sayfa haberleri genelde kötü haberlerdir, insanın içi okumaya dayanmaz, çoğu intihar, cinayet, adli vaka vs. olarak konumlanır 3.sayfalara…

İşte Hürriyet’te böyle bir haber…

“17 yıl sonra hukuk zaferi” başlığı.

Zaten daha başlık “aman aman” diye bağırıyor…

17 yıl sonra gelen karar hukuk zaferi midir?..

Olsa olsa bunun başlığı “nihayet” olabilir, ötesi yok.

Hukuk zaferi de ne?..

128 bin 643 lira 50 kuruş tazminat ödemeye mahkum etmiş mahkeme…

2007’den itibaren işleyecek yasal faizi ile?

2007’de altın kaç lira, dolar kaç?...

Şimdi kaç?..

Yasal faiz oranı kaç?..

128 bine 17 yıl yasal faiz işletseniz bugün için ne faydası var ki?..

O da tahsil edebilirsen…

Velhasıl…

Her şeyin önemsizleştiği ve önem verilmediği dönemlerden geçiyoruz…

“Hukuk Zaferi” demiş büyük gazete!

Neden “amirallik” sıfatı çoktan yok oldu gitti, bir örneği daha işte!

“Nihayet hukuk”, “sonunda hukuk” dersiniz ancak, ne zaferi?