Belediyeler ilgili düşüncelerimi geçmişte bir çok vesileyle söyledim, yazdım ve tarihe not düştüm.
Gündem yerel yönetimler olunca bir kaç hatırlatmada bulunmam gerekiyor ki kafalardaki soru işaretleri kalksın.
Görüşmelerime katılmak zorunda değilsiniz. Lâkin manzara öyle sizin düşündüğünüz gibi değil. Bunları yazarken "o bizdendir, öbürü şundandır" diye partili ayrımı da gözetmiyorum.
"Ama hep CHP'li belediye başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor" demeden önce konuya farklı bir gözle bakmanızı istiyorum. Bunu sadece kendi çıkarınız için değil, çocuklarınızla torunlarınızın geleceği yönüyle düşünüp sorgulayın ki ortak hasletlerimize kavuşmamız kolaylaşsın.
★
Son günlerde İstanbul, İzmir, Antalya, Adana ve Adıyaman büyükşehir belediye başkanlarının gözaltına alındığı “rüşvet” ve "görevi kötüye kullanma" operasyonları, yerel yönetimlerin işleyişine dair tartışmaları bir kez daha alevlendirdi.
Bu operasyonlar, sadece belediye başkanlarının değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin aşırı yetkilerinin ve bu yetkilerin kötüye kullanımının sorgulanmasına yol açtı.
Eski Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın sıkça tekrarladığı bir söz vardı:
“Büyükşehir belediyeleri bir para basamaz, iki adam asamaz.”
Bu cümle, belediyelerin sınırsız gibi görünen yetkilerinin ironik bir özetiydi.
★
Bugün geldiğimiz noktada, yerel yönetimlerin yetkilerinin yeniden masaya yatırılması gerektiği açıkça ortaya çıkıyor.
Yerel yönetimler yasası, yıllardır ele alınmayı bekleyen bir mesele.
Özellikle belediyelerin imar yetkileri, şehirlerin geleceğini şekillendiren en kritik konulardan biri.
Gelgelelim bu yetkiler, çoğu zaman amcası, dayısı ya da parası olanların çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılıyor.
Caddeler, sokaklar, hatta semtler, birkaç kişinin kişisel kazancı için yeniden dizayn ediliyor. Komşusunun güneşini kesen gökdelenlere izin veriliyor, yeşil alanlar betona teslim ediliyor.
Bir şehrin imarı bozuksa, oradaki yöneticilere karşı emanet duygusu sorun olmaktan çıkmış, neşter vurulmayı bekleyen bir kangrene dönüşmüştür. Bunu görmek istiyorsanız pek uzaklara gitmenize gerek yok, oturduğunuz cadde veya sokağa bakmanız kâfidir.
★
Yerel yönetimlerin imar yetkileri mutlaka sınırlandırılmalı.
Şehir planlaması, bir avuç insanın keyfine ya da cüzdanına göre değil, toplumun ortak menfaatine göre yapılmalı.
Belediyeler, halkın iradesiyle seçilmiş olsa da, bu irade, kişisel çıkarlar için suistimal edilmemeli.
Rüşvet iddiaları, usulsüzlükler ve imar rantları, sadece bugünü değil, yarınları da karartıyor.
Bu operasyonlar, yerel yönetimlerin denetlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Ancak çözüm, sadece gözaltılarla ya da cezalarla sınırlı kalmamalı.
Yerel yönetimler yasası köklü bir reformdan geçirilmeli, yetkiler şeffaf ve denetlenebilir bir çerçeveye oturtulmalı. Şehirlerimizin geleceği, birkaç kişinin insafına bırakılamayacak kadar değerli.
★
Bugün yaşananlar, belki de uzun süredir görmezden gelinen bir gerçeğin su yüzüne çıkmasıdır belki de!
Belediyeler, halkın hizmetkârı olmalı, rantın merkezi değil.
Operasyonlar, bu yolda bir başlangıç olabilir; yeter ki, bu süreç şeffaf, adil ve kararlı bir şekilde yürütülsün.
Çünkü şehirler, sadece bugünün değil, yarının da aynasıdır.
★
Rüşvet, her zaman aklımı kurcalayan bir mesele olmuştur ve bu vesileyle hem sizlerin görüşüne sunmak hem de tarihe not düşmek istiyorum:
Kim kamu görevinde bulunan bir isme, memura, amire, müdüre, komisyon veya meclis üyesine, başkana ya da yardımcısına rüşvet veriyorsa, bilin ki o kişi "deveyi hamuduyla götürüyor"dur.
Bu kişiler, itirafçı olsalar bile, yedi sülalesinin mal varlığı titizlikle incelenmeli; akıl almaz bir zenginleşme varsa, bu servete kamu adına el konulmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ne buyuruyor:
“Allah'ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.”
Tekrar ediyorum; Rüşvet alan haklı olarak cezalandırılırken, rüşvet veren "itiraf" ile hak olmayan kazançlarıyla şatafat sürmemeli.
Unutmayalım ki, bazı işler yasal zemine oturtulsa da her yasal hak helal değildir ve olamaz.
★
Ez cümle;
Son dönemde belediye operasyonlarıyla gün yüzüne çıkan rüşvet olayları, maalesef hayatın her alanında varlığını hissettiriyor.
Bu durum, hepimiz için bir felaket.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) şu uyarısını doğruluyor gibiyiz:
“İnsanlar öyle bir zamana erişecek ki, kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı kazandığına aldırmayacak!”
Sanki böyle bir çağdayız...
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selametle.