Aziz Yıldırım “Memleket elden gidiyor” uyarısı yaptığında “Gündemi değiştirmek için saçmalıyor” diyerek alaya alanların bugün ekranlarda ahkam kesmesi yok mu, işte en çok da o acıtıyor insanın yüreğini...

Bugün, Türk futbol tarihi ve ülkemiz için bir dönüm noktası sayılabilecek 3 Temmuz’un yıldönümü.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) talimatıyla, 3 Temmuz 2011’de, futbolda şike yapıldığı iddiasıyla Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve birçok önemli ismin gözaltına alınmasıyla başlayan sürecin 14. yılındayız. O günler adeta bir kâbus gibiydi. Yoğun bir dezenformasyon ortamında yaratılan algıyla Fenerbahçe’nin başkanı ve yöneticileri tutuklanmış, şampiyonluğu elinden alınmaya çalışılmış, Şampiyonlar Ligi’ne katılım hakkı engellenmişti.

Ama o günlerden bugüne akılda kalan en güçlü şey Aziz Yıldırım’ın “Ne şikesi? Memleket elden gidiyor!” haykırışı oldu.
Bu tarihi uyarının üzerinden sadece beş yıl geçmişti ki, 15 Temmuz 2016’da hain darbe girişimi yaşandı ve memleket uçurumun kenarından döndü! Dokuz yıl önce yazdığım yazıya dönüp baktığımda bir kez daha "iyi ki Fenerbahçeliyim" dedim. Hafızalarımızı tazelemek için gelin, o yazıyı birlikte okuyalım:

PİSLİKLERİNİ BİLİYOR,
AMA YAZAMIYORDUK!

3 Temmuz denince aklınıza ne gelir?

Benim aklıma Türk futbolunun katledildiği gün geliyor.

Dönemin meşhur (!) savcısı, pardon, FETÖ tetikçisi Zekeriya Öz geliyor.

Fenerbahçe düşmanı, FETÖ sevicisi bazı spor yazarlarının ve yorumcuların “heykeli dikilecek adam” diyerek göklere çıkardığı futbol katili geliyor aklıma.

Balıkesir’deki hukukçu dostlarımızın “O aptal, dengesiz ve delinin biri.. Bigadiç’te görev yaptığı dönemde her türlü pis işe bulaşmış biri” dediği günler geliyor.

Hukukçu ve siyasetçi arkadaşların “Bunu araştırın, haber yapın” taleplerine, “Adamın astığı astık, kestiği kestik! Görmüyor musunuz, ona zırhlı araç bile tahsis edildi!” diyerek korkudan iki satır yazmaktan çekindiğimiz günler geliyor aklıma.

Geriye dönüp baktığımda, tüm bildiklerimi unutuyorum.

Ama unutmadığım tek bir şey var:

Fenerbahçe…

Ve devletin her kademesine sızmış eşkıyalara karşı tek başına dimdik duran bir kulüp ile onun başkanı.

Ne şikesi? Memleket elden gidiyor!” diye haykıran Aziz Yıldırım’ın sesi yankılanıyor kulaklarımda. Tutuklu olarak getirildiği mahkeme salonunda gazetecilere dönüp söylediği şu sözler hâlâ aklımda:

“Memleket elden gidiyor. Siz hâlâ basında şike yazıyorsunuz. Ne şikesi, ne şike davası? Memleket elden gidiyor! Korkmayın, biz korkmuyoruz!”

Bu sözleri unutmadım, unutamıyorum.

TARİHİ UYARI ve SONRASI

Aziz Yıldırım’ın “Memleket elden gidiyor” uyarısını o dönemde “Gündemi değiştirmek için saçmalıyor” diyerek alaya alanlar kimlerdi, bir hatırlayın.

Reyting uğruna dansöz kıyafeti giymeye razı bazı spor yorumcuları, bu sözleri sulandırıp tiye almıştı.

Gelgelelim 17-25 Aralık sonrası anlaşıldı ki, asıl gündemi sulandıranlar onlarmış!

Haklı çıktın, sevgili Aziz Başkan.

Eğer biraz daha geç kalınsaydı, memleket gerçekten elden gidiyordu!

ŞİKE Mİ, KUMPAS MI?

3 Temmuz sürecinde katıldığım bir televizyon programında demiştim ki:

Asla ve kata bunun bir şike davası olduğuna inanmıyorum!” Eğer şike davası olsaydı, bazılarının dediği gibi, göz göre göre şikenin yapıldığı maçlar vardı. Canlı yayınlarda herkesin gördüğü, bildiği…

Hatta Balıkesirspor’umuzun bir maçından örnek vererek, hatır ve gönül şikelerinin nasıl olduğunu anlatmıştım.

Ama şunu da unutmayın: Şikeden en çok canı yanan takım Fenerbahçe’dir. Son maçlarında kaç şampiyonluk kaçtı, bir düşünün!

Bunları bile bile, “Futbolda şike yoktur” mu diyorum?

Hayır! Çünkü mevzumuz şike değil.

Bugün, “Bu çocukların hepsinin başı secdeye değiyor” diyerek bizleri saf yerine koyan FETÖ’cülerin gerçek yüzünü beş yıl önce gösteren Fenerbahçe’yi konuşuyoruz.

Fenerbahçe’nin dik duruşunu sevmeyenler bile alkışlamalı. Sevenler ise “Biz bir spor kulübünden daha fazlasıyız” diyerek gurur duymalı.

Ne mutlu Fenerli’ye!

HAKLI ÇIKAN BİR DİRENİŞ

Aziz Yıldırım, “Ne şikesi? Memleket elden gidiyor!” dediğinde alay edenler, bugün yanıldıklarını her fırsatta itiraf ediyor.

FETÖ’cülerin Yargı’yı, Emniyet’i ve TSK’yı hedef alarak Türkiye’yi uluslararası güçlerin kucağına atmaya çalıştığını söylediğinde, Aziz Yıldırım’ı “şike davasını sulandırmakla” suçlayanlar, bugün televizyonlarda “Fenerbahçe haklıymış” diyor.

İşin en çarpıcı yanı ne biliyor musunuz?

Fenerbahçe yöneticilerini örgüt kurmakla suçlayanlar, hayali fezlekelere imza atanlar, şafak vakti evlere baskın yapıp ters kelepçe takanlar ve bu zulme “özgür basın” diyerek alkış tutanlar… Bugün ya terör örgütü üyesi olmaktan yargılanıyor ya da cezaevinde.

Bu, şunu net bir şekilde gösteriyor:

FETÖ’ye ilk darbeyi, tek başına direnen Fenerbahçe vurdu!

BİRLİKTE TÜRKİYEYİZ

Sakın alınmayın Galatasaraylı, Beşiktaşlı ya da yıllardır “şikeci” iftirasıyla kupa peşinde koşan Trabzonsporlu kardeşlerim.

Sizi de seviyoruz, yeni Türkiye’nin Demokrasi Savaşı’ndaki dik duruşunuzu alkışlıyoruz.

Biz biriz, beraberiz, birlikte Türkiye’yiz!

Ama…

15 Temmuz’la birlikte Fenerbahçeli olmak ayrı bir güzel, ayrı bir anlam taşıyor.

F.BAHÇE'NİN BÜYÜKLÜĞÜ

Fenerbahçe şampiyon olamadı diye hiç üzülmedim.

Çünkü tarih, şampiyonluklarla değil, tankın önüne bedenini siper eden demokrasi şehitleri ve gazileri gibi dik duruşlarla yazılır.

Spor basınının efsane ismi İslam Çupi ne demişti:

“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.”

İşte bu yüzden Fenerbahçe’yi bir başka seviyorum.

BAL-KES KALBİMİN YARISI

Renklerini ay yıldızlı bayrağımızdan alan Balıkesirspor’umuzu unutmuş değilim.

Çocukluğumda stat çevresindeki ağaçlardan maçlarını izlediğim, tuvalet pencerelerinden stada kaçak girdiğim, bir dönem yöneticilik yapma şerefine nail olduğum Bal-Kes’imi daha çok seviyorum. Fenerbahçe’mle yan yana, 3. kez Süper Lig’de görmeyi hayal ediyorum.

Selametle..

(Bu yazı 10 Ağustos 2016'ta kaleme alınmıştır.)