Balıkesir'de güzel icraatlar oluyor.
OSB'deki kıpırtılar, genç kuşak işadamlarının dümene geçmesiyle fırtınaya dönüştü.
Çinli istilası yaşanacağa benziyor. Avrupalılar da gözünü Balıkesir'e dikti.
Yakın gelecekte Balıkesir'in cadde ve sokaklarında yüzlerce yabancıyla karşılaştığınızda da şaşırmayın.
Hazırlayın bugünden kendinizi derim.
Balıkesir'in hızlı gelişim ve değişimine son olarak "hızlı tren" de eklendi.
Anlayacağınız geleceği parlak.
Siyasetçisinden bürokratına herkes söylüyor bunu.
"Yeni Türkiye'nin yıldızı parlayan yeni kenti" ifadeleri kullanılıyor.
Haksız sayılmaz böyle düşünenler. Aksi beklenti içerisinde olanı da sanmıyorum.
Engel olunmak istenilse bile, durulamaz artık bu trenin önünde!
Neyse bunlar değil konumuz.
Yerel seçim hiç değil.
Biliyorum, hangi ismin hangi partiden aday gösterileceğini merak ediyorsunuz.
Siyasi kulislerde olup bitenlerin aktarılacağı, merakınızı giderecek yazı ve haberlerin beklentisi içerisindesiz.
Hiç olmazsa bugün beni dinleyin.
Bırakalım o konuları bir kenara.
***
Balıkesirspor'da yenildi zaten, içimiz buruk.
Üstüne üstlük çözüm bekleyen kişisel sorunlarınız da var.
Çuvalla parası olanın bile dağlar gibi sorunu varken, bizim gibi sıradan insanların olmaması beklenebilir mi zaten?
Tabiatın eşyaya aykırı olmasına benzer, sorunsuz yaşam.
İşte tüm bunlardan uzaklaşmanıza yardımcı olmak istiyorum en azından birkaç saatliğine.
Belki de bir kaç günlüğüne.
Tercih sizin, zorlama yok, dayatma yok, akıl verme hiç yok.
Tamamen hür, özgür iradenize kalmış bu.
Şahsen bana da tavsiye edilen uyarıyı dikkate aldım.
Sizden iyi olmasın, yeni tanıdığım güzel bir kardeşimin paylaştığı mesajı pür dikkat okudum.
Sizde ciddiye alıp okursanız çok şey öğrenebileceğiniz gibi, hayatınıza anlam katabilirsiniz.
"Hadi ordan ne anlamı" deseydiniz, buraya kadar okumazdınız zaten.
***
Lâfı eveleyip geveleme dediğinizi işitir gibiyim.
Haklısınız, başlayalım o zaman.
Tıpkı benim gibi hayatınıza yenilik getirecek, anlam kazandıracak birşey arıyorsunuz değil mi?
Ne aradığınızı bilmeden...
Belki canınız çok sıkkın.
Birileri güzel bir espri yapsa da buhranım dağılsa diyorsunuz.
Ya da yaşantınız anlamsızlaşmıştı, hiçbir şeyden zevk almıyorsunuz ve hayatınıza heyecan katacak 'sihirli bir cümle' arıyorsunuz.
Ya da bugüne kadar hiç duymadığınız ve size 'küçük dilinizi yutturacak' bir haberdi bu belki..
Tamam işte doğru yerdesiniz!
O aradığınız şeylerin tamamını bu yazıda bulacaksınız!
***
Otuzuncu paragrafa geldiniz hala aradığınız şeyi bulamadınız değil mi?
Acele etmeyin..
Sabırlı olun biraz..
"Ah haaa, işte buldum seni" diyeceğiniz satırlar yakın. Okumaya devam edin sakin sakin..
Eğer ne aradığınızı bilen araştırmacı olsaydınız, şu anda bilimsel bir yazıyı okuyor olurdunuz.
Belli ki amatörsünüz.
Daha ne aradığınızı bile bilmiyorsunuz.
Aksi halde bunlar başınıza gelmez, bu yazıyı okuyor olmazdınız.
Ancak o zaman da, böylesine 'keyifli' bir yazıyı okuma şansınız olmazdı.
Ne büyük kayıp olurdu düşünebiliyor musunuz?
* * *
Bilimin, sanatın ya da sporun amatörleri ve profesyonelleri olduğu gibi, yaşamın da amatörleri ve profesyonelleri vardır.
Nedense, amatörler hep daha samimi, daha duygusal, içten ve takdir edilesi gelmiştir.
Amatör sanatçılar ya da sporcular aslında yaptıkları işten maddi karşılık almayan, yani para kazanmayan, o işi sadece gönüllü olarak sürdüren 'heves'lilerdir bilirsiniz, tıpzı sizin gibi.
Heves...
İşte anahtar kelime bu!
Bana pek sevimli, pek sempatik gelir bu kelime. Heyecanlı ve dinamiktir..
Hedefi, hırsı, beklentisi ve art niyeti yoktur çünkü.. Yaşamsal kaygılardan, maddi çıkarlardan uzaktır.. Bireysel bir arzudan doğmuştur. Durup dururken.. öylesine!
Özgürdür heves.. İnatçıdır.. Çocukçadır.. Arzuludur.. Limitleri ve kuralları yoktur..
Derler ya; "Çocukça bir hevesti.."
Küçümsemek ya da aşağılamak için söylerler, ama bence ciddiye alınmalı.
Çünkü her başarılı işin arkasında 'heves' vardır.
***
Profesyonellerin kuralları vardır. Akademik tanımlar içinde sıkışmışlardır. Genel kabullerle uyumludur ve aslında sıradandır kriterleri..
Temiz nota basmalı, bilimsel verilere uymalı, ses tonunu ayarlamalı, düzgün cümleler kurmalıdırlar..
Oysa yaşamın hazzı parantez içlerinde gizlidir, itinayla kurulmuş cümlelerde değil.
Anlatılan hikayenin akışına asilik yapan, cümleye sığmayan ve parantez içine alınarak dizginlenen muzip kelimelerde..
Ayrıntılarda yani.. Devrik cümleli iç konuşmalarda.. Yazılsa mı, yazılmasa mı diye çelişkiye düşülen riskli kelimelerde.
Amatörlerse doğaçlama yaşarlar hayatı.. Akımlara, ders kitaplarına, tanımlara bağlı kalmazlar.
Her keşfe açıktır duruşları.
Öğrenmeye ve öğrendiklerini unutup unutup en baştan başlamaya heveslidirler çünkü..
Profesyoneller fazla bilgiden, amatörlerse bilgisizlikten şaşırmışlardır.
Amatör şaşkınlık, heyecan ile bertaraf edilebilir. Profesyonel şaşkınlık yıkıcıdır. Üstelik, fazla bilginin mutluluk getirdiği kanıtlanmış mıdır?
***
Bana sorarsanız aksi bile söylenebilir.
Ne kadar çok bilgi, o kadar çok endişe.
Ne kadar çok bilgi, o kadar çok iç hesaplaşma.
Ne kadar çok bilgi, o kadar çok yalnızlık...
Örneğin bir arkadaşım var, ayaklı ansiklopedi gibidir kendisi, ama benden daha mutlu olduğunu sanmıyorum. Hatta zaman zaman, karşılaştığım onca olumsuzluğa rağmen nasıl pozitif olabildiğime şaşırdığını biliyorum.
Mutlaka sizinde çevrenizde vardır böyleleri. O halde tembellik etmenin ve bazı konuları az bilmenin bir sakıncası yok..
Eninde sonunda binilen kayık, gidilen yer aynıdır.
Tıpkı mal, mülk, para gibi; ansiklopediler dolusu bilgi de kefenin cebine sığmayacaktır.
***
Akademisyenlerin, entellektüellerin, idealistlerin damarına basıyorum.
"Eyvahlar olsun, cahilliği salık veren bir yazar.. Nasıl yani?" diye dehşetle gözlerinizi patlattığınızı görür gibiyim.
Hiç öyle şaşırmayın.
Elbette cahilliği alkışlamıyorum. İki dakika soluklanın, hızınızı kesin, gevşeyin diyorum.
Yaşamınızın parantez içlerindeki ironilere kulak verin. Bırakın arada bir devrilsin cümleleriniz. Düzgün cümleler kurmaya uğraşarak tüketmeyin hayatınızı.
Amatörce yaşanmalı hayat. Asla bu duygunuzu yitirmeyin. İçinizdeki saflığı öldürmeyin.
Heveslendikçe öğrenmeli, birileri istiyor diye değil. Birilerine hava atmak için değil. Bir yerlere varmak için değil.
Mutlu olmak için yaşanmalı. Hevesle yani.. Gönlünce.. Kasmadan.. Kasılmadan.. Böbürlenmeden...
* * *
Eeee, aradığınız şeyi bulabildiniz mi bari? Yoksa bulamadınız mı hala?
Eh bu satıra kadar bulamadıysanız, size ben bile yardım edemem artık.
Yani bu yaşınıza gelmişsiniz, hala aradığınız şeyi nerede aramanız gerektiğini bilmiyorsunuz.
Üstelik de benim gibi bir 'ayrıksı otundan' medet umuyorsunuz...
Hem ne aranıp duruyorsunuz Allah aşkına?
Hay Allah, boşu boşuna okudunuz onca kelimeyi de.
Aradığınız herhangi birşeyi bulamadığınız gibi, üstüne üstlük benim gibi küstah birine malzeme oldunuz değil mi?
Nasıl kandırdım sizi ama!..
Demek isterdim, ancak yazının başlığında uyarmıştım sizi..!
***