Yakında seçim var biliyorsunuz. 
Balıkesir'de seçim havasına giriyor yavaş yavaş.
Farklı bir seçim olacak bu kez. 
Büyükşehir olduk, büyük başkanı seçeceğiz.
Koltuğa bugünden birçok namzet isim var.
Sadece büyükşehir başkanı değil seçilecek olan.
20 İlçe belediye başkanı yanında büyükşehir meclisi ve ilçe belediye meclis üyelikleri belirlenecek. 
Bilirsiniz bu koltuklar çok cezbedicidir. 
Al benisi vardır.
Haddini bilen veya bilmeyen yüzlerce ismin hayallerini süsler. 
"Ben bu işi yapabilir miyim, yapamaz mıyım" diye düşünmezler.
Neyse, kendilerinden başkasını ilgilendirmez zaten.
Allah hepsinin gönlündekini versin demek düşer bize. 
***
Seçimi bahane edip farklı bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Siyaset ile medya hem kanlı bıçaklı, hemde et ile tırnak gibidir.
Biri diğeri olmadan "can suyu" bulamaz denilse bu yanlış yaklaşım sayılmaz.
İkisi de birbirinden beslenir, ama birbiriyle yıldızı pek barışık olmaz.
İlişkiler belli seviyede yürütüldüğünde sorun yaşanmaz.
Bazen iki tarafta kantarın topuzunu kaçırabiliyor. 
Kirli ilişkilerine alet edebiliyor, hem siyaseti, hem medyayı.
Şimdi yine bir seçim dönemine girdik.
Siyasetçinin kitlelere ulaşabileceği en yaygın ve en etkili silahlardan biri medya olunca, bizim sektöre olan ilgi artmışa benziyor. 
***
Balıkesir merkez başta olmak üzere Bandırma ve Edremit körfezinde yeni yeni gazete ve gazeteciler ortaya çıkmaya başlamış.
Geçenlerde Bandırma'dan bir meslektaşım aradı.
Piyasada "tokatçı" olarak bilinen isimlerin seçim öncesi gazete-dergi çıkarma hazırlığı yaptıklarını, aday olmayı düşünen isimleri bugünden "kafa-kola" alarak kendilerine sermaye bulmaya çalıştıklarını  aktardı. 
"Gazeteciliği ayaklar altına düşüren bu soytarılarla nasıl başa çıkacağız" diye dert yandı.
Verebileceğim karşılığı arkadaşımızda biliyordu, ama yine de sorup en azından gönlünü rahatlatmak istiyordu. 
Başa çıkma noktasında görev bize değil, siyasetçiye düşüyor.
Çünkü bizim elimizde, önümüzde, kitabımızda; 
Üç kağıtçılara, tokatçılara, seçim vurguncularına karşı alabileceğimiz ne bir önlem var, ne de yasal bir yaptırım. 
***
Siyasetçi veya siyaset yapmayı düşünen kişi dürüst olacak önce.
Basit deyimiyle; 
Sapla samanı çerle çöpü birbirinden ayırt edecek.
Bilindiği üzere, siyaset topluma hizmet sunma aracıdır. 
Siyasetin ve siyasetçinin de saygın ve güven veren bir kimliğe sahip olması gerekir.
İşin özü aslında dürüstlük ve liyakat.
Eğer bir siyasetçi, iyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt edebilecek vasıflara sahip değilse, 
Kurumsal kimliğe sahip ve yıllardır yayın yaptıkları bölgelerin derdini dert edinmiş gazete, radyo, televizyon ve dergileri, seçimden seçime ortaya çıkan "tokatçı"lara tercih ediyorsa,  söylenebilecek kelâm yoktur.
***
Aslında kabahatin büyüğü her ne kadar bizimde olsa, 
Kutsal olarak nitelenen gazeteciliğin ehil olmayan veya kirli eller tarafından yapılmasında, 
Meydanın özde değil, sözde gazetecilere kalmasında,
Siyasetçinin, iş dünyasının, bürokratın, esnaf tüccarın, sivil toplum örgütlerinin daha fazla, daha büyük kabahati var.
Yakınırlar bazen bu kesimler "yalan yanlış yazıyorlar" diye medyadan. 
Bakmayın siz onların yakınmalarına, "arz-talep meselesi" bu işler sonuçta.
Bizler vermediğimize göre primi?
O zaman kabahatin büyüğü senin kardeşim!
***
Şaşırmamak gerekiyor bu isimlere prim verilmesine.
Verenlerin geçmişleri “tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” misali pek parlak değil.
Alın birini, vurun ötekine misali.
Örnek olsun diye, bire bir yaşadığım olayı aktarayım size. 
Sizin, bizim, hatta Türkiye'de tanınan isimlerden biriyle yanyana orturduk ortamda. 
Oradan buradan konuşurken, başladı üçkağıtçı, tokatçı gazetecilerden dert yanmaya!
Lâfı "böyle tipleri toplum içine sokmayacaksın, asacaksın, keseceksin" demeye getirdi..
Zat-ı muhterem böyle derken bana 'tokatçı' dediği herif çıkıp gelmez mi?
Görecektiniz "asıp keseceksin" diyen anlı-şanlı ismin halini.
Oryantalleri bile kıskandıracak cinstendi kıvırtması!
Koklaşıp kucaklaştılar, sarmaş dolap olup düşman(!) çatlattılar.
Sanırsınız ki, aralarından su sızmayan kırk yıllık dostlar.
İyi de zat-ı muhterem, 
Söylesene senin samiyetine nasıl inanacağım?
***
Siz siz olun iyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt edin.
İçinizde dışınızda bir olsun..
Üçkağıtçılara asla prim vermeyin! 
Seçimlerde tokatçılar sizi tokatlamadan siz onlara Osmanlı tokadı çakın!
Bunu önce kendiniz için, geleceğiniz için, kentiniz için, temiz toplum temiz basın için yapın..
Değişen, gelişen Türkiye'nin ihtiyacı var buna..
....