CHP lideri Kılıçdaroğlu, bütün uluslararası kuruluşlara 'boykot mektubu' yazdı. Kısa mektupta 'neden yemin etmediklerini' anlatmaya çalıştı.

Metni dikkatlice okudum, mektubun içeriği, olayın boyutlarını anlatmaktan çok uzak. İki CHP milletvekilinin serbest bırakılmadığından şikâyet ediyor ama neden tutuklandıklarını söylemiyor. Muhatapları mektubu okuyunca ne düşündü acaba? Büyük ihtimalle bir şey anlamamışlardır. İzah edilmesi gereken hususlar var çünkü. Darbe planlarına, Ergenekon davasına vâkıf olmadan iki milletvekilinin durumu anlaşılamaz. Keşke mektuba ek olarak iddianameyi de gönderseydi.

Boykotu dünyaya anlatma çabaları CHP'nin takdiridir. Bu yüzden eleştirecek değiliz. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'a boykot mektubunun uluslararası camiada nasıl yankılanacağını sordum. Sözlerine, "CHP'nin herhangi bir uluslararası kuruluşun Türkiye temsilcisi mi yoksa Türkiye'nin anamuhalefet partisi mi olduğunu artık ayırt edemiyoruz..." diye başladı ve şu tespiti yaptı: "CHP'nin neye, hangi amaca hizmet ettiğini anlayamadığımız bir şekilde Türkiye'yi yurtdışına şikâyet etme çabası büyük bir talihsizliktir. En büyük talihsizlik ise milli iradeye komplo kurmakla yargılananların ironik ve trajik bir biçimde milli iradenin tecelli ettiği yer olan TBMM'ye sokma girişimidir."

Mektubun etkisi konusunda ise; "Uluslararası örgütler sanırım mektubu anlamakta zorluk çekeceklerdir. Çünkü hiçbir çağdaş norm ve ilke, CHP'nin içerisinde bulunduğu durumu açıklayamaz." Bağış'a göre çözüm, uzak diyarlarda değil TBMM'de... CHP derdini daha Türk halkına anlatamadı. Hatta parti içine bile anlatabilmiş değil. Parti içi demokrasiye çok önem verdiğini söyleyen CHP yönetimi, kararı grup toplantısında milletvekillerine sorsaydı büyük ihtimalle oylamadan 'boykota hayır' çıkardı.

CHP'ye oy vermiş sokaktaki insan ne yemin boykotunun gerekçesini ne de çıkış yolunu anlayabilmiş değil. Onların beklentisi CHP'nin vaatleri için harekete geçmesi... İktidar olmadan da yapılacaklar var. Bedelli askerlik gibi, intibak gibi konularda kanun teklifi verebilir, iktidarı sıkıştırabilir. Bunun için Meclis'te olması gerekiyor. Manzara net, CHP yönetimi Silivri'den Meclis'e tünel kazmak istedi, başarılı olamadı. Bu, sürpriz değil, öngörülebilen bir sonuçtu. Kılıçdaroğlu, iki ismi aday yaparken bunu biliyordu.

"Yarın kanun teklifi vereceğiz." sözünün üzerinden kaç gün geçti hâlâ ortaya bir metin konulabilmiş değil. En son Süheyl Batum'un bazı önerileri kamuoyuna yansıdı. Ağırlıklı olarak da CHP liderinin Cumhurbaşkanı Gül'le görüşmesinde gündeme getirdiği hususlar. Bunlardan biri Adalet Bakanlığı'nın Anayasa'nın 90. maddesini hatırlatarak bir genelge yayımlaması.

AK Partili, etkili bir isimle konuştum. Somut bir olay üzerine genelge yayınlamanın 'tutukluları tahliye et talimatı' anlamına geleceğini söyledi. Daha önce yayımlanmış genelgelerin soyut ve genel konularla ilgili olduğuna dikkat çekti. AK Parti, CHP'li Batum'un bu isteğini 'uygulanabilir' bir talep olarak görmüyor. Çözüm olarak önerilen diğer husus Adalet Bakanı ve Yargıtay Başsavcısı'nın kanun lehine bozma talebiyle konuyu Yargıtay'a taşıması... AK Parti'nin buna yaklaşımı da olumsuz. Çünkü ilk derece mahkemelerde süreç tamamlanmamış. Bu adımı atmak için yargılamanın bitmiş olması lazım. Ayrıca bu yol Mehmet Haberal ve Hurşit Tolon için denendi ve reddedildi.

Son öneri Adalet Bakanlığı uzmanlarının yasa değişikliği hazırlaması. Konuştuğum AK Partili hukukçu, bu teklife gülerek şu cevabı verdi: "CHP'nin muhteşem hukukçuları var. Süheyl Batum bunlardan biri. Niye bakanlığın uzmanlarından bekliyorlar ki?.. Onlar hazırlasın görelim."

Haksız değil. Türkiye'yi yönetmeyi hedefleyen CHP, tek maddelik kanun teklifi hazırlamaktan aciz bir parti mi? Görünen biraz o. Baksanıza bugün yarın derken henüz bir teklif verilemedi. Bakanlık uzmanlarından yardım istiyor.