İlimiz her ne kadar bir ucundan bir ucuna 370 kilometre olsada.. 
Her ne kadar koca bir eyalet gibi görülsede..Yaşadığımız kent merkezi çok küçük mü küçük!
Boşuna demiyorlar; 
"Alihikmetpaşa Meydanı'nda öksürseniz, Gaziosmanpaşa Mahallesi'nden duyulur" diye.
Biliyorsunuz "başbelası" rahatsızlığa karşı mücadele veriyorum. 
Yaradana şükürler olsun herşey yolunda  gidiyor şimdilik.
Önümüzde önemli bir süreç var. Allah'ın izniyle o yolu da aşacağız kazasız belasız.
Onun için fazla yormuyorum kendimi. İzmir, Ankara, Balıkesir arasında mekik dokuyor, arda kalan zamanlarda da yan gelip yatıyorum desem yalan olmaz!
İşte bu gerekçelerle uzun süredir kentle, kent insanıyla pek bağlantım olduğu söylenemez. 
Zaman zaman çıkıyorum sokağa, ama fazla kaldığım söylenemez.
Balıkesirspor'un Süper Lig'deki ilk maçı ve Olcay Özal ağabeyin oğlu Tarkan'ı son yolculuğuna uğurladığımız tören insanlarla en fazla haşır-neşir olduğum, sohbete zaman ayırdığım anlardı.
İnanır mısınız sohbet ettiğim veya selam verip ayak üstü iki kelam ettiğim 10 kişiden abartısız 7 veya 8'i, dedikodu aktardı.
Yok bilmem kim ne yapmış!
Yok o şöyle böyle işler çeviriyormuş!
Yok bu şunun hakkında böyle demiş!
Yok Hasan ile Hüseyin küsüsmüş!
Yok Hiyadet acayip malı götürmüş!
Yok Ayşe hanımın evine icra gelmiş!
Yok müteahhit Kamil ağa iflas etmiş!
Yok..yok.. 'Sen asıl şu bombayı duydun mu?' diyeninden tutunda,
'Geçenlerde Sülümem senin hakkında acayip şeyler anlattı. Sen neymişsin be abi!'ye kadar neler  işittim neler yine..
Her daim söylüyor, altını çizerek sık sık paylaşıyorum. 
Her ilde ve insanın olduğu her platformda bu dedikodu var ama..
Bana katılır veya katılmazsınız Balıkesir'de bu iş çok abartılı yapılıyor çook.
Aylar sonra moral bulmak, eşi-dostu görüp hasret gidermeyi amaçlayan ben, aktarılan "mühim dedidokular" karşılığında "bana ne kardeşim" cevabını vermekten yoruldum.
Böyle bir anda Tarkan'ın cenazesi için gittiğim Başçeşme Mezarlığında karşılaştığım eski bir dost; "Herşey yalan,bu gerçek!" dediğinde, yaşamın, yaşamanın ne kadar güzel olduğunu ve her anın doya doya tadını çıkarmak gerektiğine birkez daha kadar verdim.
İşte size bir yaşam ihtiyaç listesi..
Tekrar tekrar okumanızı dilerim. 
Hafızalarınıza iyice kazınmasını isterim.
Kendinizi de bulacağınız o nasihat niteliğindeki satırlar şöyle başlıyor;
Sabah oldu uyanmalıyım, bilmem kaçıncı baharım dünyada, kaç tane daha kaldı bilemiyorum.
Tek bildiğim kafamı bulandırmadan kalkmam gerektiği. 
Yorgunum. 
İsteksizim. 
Ne yapıyorum bu dünyada? 
Çalışıyorum
Televizyon, gazete, otobüs durağındaki reklam bana ne kadar değerli olduğumu hatırlatıyor her sabah. 
Ben istersem her şeyi yapabileceğimi, her şeye ulaşabileceğimi beynimin en derin noktalarına kazıyorlar. 
İyi de kendimi ikna edemiyorum bu kadar değerli olduğuma.
Dünyada benim gibi 6 milyar daha var. 
Hergün milyonlarca benzerim doğuyor. 
Çok farkımız yok aslında uydurulan yalandan ayırımcılıkları çıkardığımda. 
Bütün dinlere inanış, tüm farklı dillere konuşmak, bütün kıyıları, çölleri, kuzeyi, güneyi birleştirip dünya diyorum. 
Bu dünyada 6 milyar ben var, hepsi de aslında az çok benim isteklerimin peşinde gece gündüz çalışıyor.
İşe giderken yolda ölebilirim trafik kazasında ya da sabah kargaşasında. 
Strese yenik düşebilirim çalıştığım ortamda. 
Kalbim dayanmaz belki uzun uğraşlara. 
Bir kasırga çıkar uçurup atar belki doğduğum topraklara. 
Sele yenik düşerim belki de dere kenarında.
Her şeyi atlatıp yatağıma yattım, belli mi olur şimdi bir depremle toprakta açarım gözümü.
Ama olsun sabaha kadar benim gibi yüzbinler gelecek. 
Kayıp yok.
Bu kadar kolay gelmek aslında dünyaya, gelmek kadar gitmek de çok kolay. 
İki kapısı da sonuna kadar açık hayatın..
Beni kandıran bütün dürtüleri aklımdan çıkarıyorum. 
Karar verdim bugün aklımı çelen her şeyden uzaklaşacağım. 
Ne gazete okuyacağım bugün ne televizyon seyredeceğim. 
Her türlü reklamdan uzak tutacağım kendimi. 
Bugün liste yapmam gerekiyor. 
Yaşam ihtiyaç listesi...
Hava, su, yemek, barınak gerekiyor. 
Bir de huzura ihtiyacım var. 
Tüm ihtiraslarımı çöpe attığımda huzur doluyor içim. 
En güzelinden eve gerek yok, nasıl olsa çok da değerli değilim bu dünyada. 
Yemek de sorun değil çok kalmayacağıma göre hayatta. 
Her türlü doyarım..
Hiçbir ihtiyacımın en iyisine gerek yok aslında..
Değerli olmadığıma göre korkmamı gerektiren bir olay olmayacak, korkularımdan beslenecek insanlar da olmayacak. 
Onlar da anlayacak bir gün ne kadar basit bir yaşam olduğunu.
Peki mutluluk diye kandıranlar kimler beni? 
Labirentlerde kaybolmama neden olan, dönüp dönüp başlangıç noktasına getiren, bu değersiz hayatıma göz dikip beni kullananlar kimler?
Yaşam ve ölüm arasında kısacık bir süre de koşturmamı gerektiren nedir? 
En çok kafamı kurcalayan soru şu;
Kimin için çalışıyorum?..
İşte bu kadar basit bir dünyada ve ortamda birde dedikoduyla zaten bitap düşmüş olan bedenimizi, beynimizi yormaya gerek var mı sizce?
Kendinizi değerli hissediyorsanız, değersiz işlerle uğraşmayın derim.
Cumanız mübarek olsun..
....
4 Eylül 2014