Adamın birisi, bir yaşlı bilgeye sorar:

“Şu yeryüzünde en çok kimi seviyorsun?”

Yaşlı bilge:

“Terzimi seviyorum” diye cevap verir.

Adam şaşırır ve tekrar sorar:

“Çevrende o kadar akrabaların, yakınların, arkadaşların, dostların var, neden onları değil de terzini seviyorsun?”

Bilgenin verdiği cevap manidardır:

“Çünkü o arkadaşlarım, dostlarım, yakınlarım, tanıdıklarım benim hakkımda bir defa karar verdiler ve beni hep o yargıyla değerlendirdiler. Oysa terzim, her gittiğimde yeni baştan ölçülerimi aldı ve elbiselerimi öyle dikti!..”

Bu kıssadan hepimiz, kendimize dair, onlarca hikâye anlatabiliriz!

Şu ön yargılarımız yok mu?

Yetenekleriniz, bilginiz, kişiliğiniz hakkında verilmiş menfi kararları, çoğu zaman ağzınızla kuş dahi tutsanız değiştiremediğinizi görürsünüz zira sizin için o ön kabul, genel geçer karar verilmiş yani ölçünüz alınmıştır gayrı.

Mesela, ortaokul yıllarında bir öğrencinin yaptığı bir kopya işleminden sonra öğretmenin gözünde o öğrenci, artık haylaz bir kopyacıdır ve o çocuk mezun olana kadar bu bakış açısı değişmeyecektir. Oysa gerçekte bu çocuk eğitildikçe değişecek, öğrenecek ve bir daha bu fiili işlemeyecektir büyük ihtimalle. 

Veya zamanın birinde iyi niyetle yanlış bir karar almış, zamansız bir tercihte bulunmuş veya hata yapmışsınızdır. Sizin için o günün şartlarında verilmiş hükümler artık yapışıp kalmıştır üzerinizde, siz o günün değerlendirmesiyle işe yaramaz birisiniz bundan böyle! Kendinizi paralasanız da bu yargıyı değiştiremezsiniz!

Hatta çocukluk yıllarında yaptığınız haylazlıklar bile, birer lakap olarak üzerinize yıllar yılı yapışıp kalır. Okursunuz, büyük işler başarırsınız, kelli felli makamlara gelirsiniz, çoluk çocuk sahibi olursunuz lakin bu lakabı üzerinizden silip atamazsınız

Son zamanlarda sosyal medya, Google gibi internet mecraları hayatımıza girdikten sonra herkes birbirinin geçmişini arayıp, tarayıp birbirinin önüne çıkarmaya, yüzüne gözüne vurmaya başladı. Kimi insanlar, efendim sen vakti zamanında şu sözü etmişsin, şöyle davranmışsın, şuraya gitmişsin kabilinden yığınla argümanla birbirlerini rencide etmek, küçük düşürmek için olmadık taktiklere başvuruyorlar. Sosyal medyadaki Tweet savaşları mesela…

Her şeyden önce bu bir mümin tavrı değildir!

İnsan gelişen, durmadan değişen ve tekâmül eden bir varlıktır. İnsanoğlu yerinde sayamaz, yanlışında ve hatasında ısrar edemez. Geçmişte nefsine uyarak birtakım yanlış tercihlerde bulunmuş olsa bile, bu hususta ısrar edemez, etmemelidir...

Koca koca kadınların, erkeklerin dünyalık küçük hesaplar için, insana yakışmayan, acz ve fenalık içinde bulunmaları ne kadar düşündürücüdür! Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in geçmişte bohem bir hayat sürdüğü yılları sık sık belgelerle ortaya koyanlara verdiği o okkalı cevap şu şekildedir:

-O bahsettiğiniz geçmiş yıllarım, birer çöplüktür! Çöplüğü ise köpekler karıştırır!

Merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel de geçmişte yaptığı açıklamalar nedeniyle sık sık birtakım sorularla karşılaşır ve muhalefet tarafından tenkit edilirdi. Merhum Demirel, bu sorulara, bizleri gülümseten o meşhur cevapla karşılık verirdi:

-Dün dündür, bugün bugündür!

Hasılı, bırakalım insanlar özgürce görüşlerini geliştirsinler, yenilesinler, her anlamda tekâmül etsinler. Bir insana sen niye değiştin, biz seni hep eskisi gibi görmek ve bilmek istiyoruz deme hakkına ve salahiyetine hiçbirimiz sahip değiliz…

İnsan her saniye yaşlanıyor, ömrü tükeniyor, bedeni çürüyor…

Fikrî anlamda değişmeyecek mi?