Şeriatı Yönetimler Değil Halklar Getirir
---- 
Kurtulamadığımız ön yargılarımız var hepimizin. Farkında olduğumuz ya da olamadığımız kalıplaşmış düşünceler. Bize öğretilenler, öğrenemediklerimiz, belki yanlış bildiklerimiz. 
Bizim toplumumuza mı has bir durumdur bilinmez ama bizim insanlarımız yeniye pek açık değil. Ön yargılarımız ve yanlış bildiklerimizden örnek vermek istiyorum.
Belki çoğu kabul etmiyor ama bu bizim toplumsal gerçeğimiz. Başörtüsünün adına türban dediler yıllarca, bize bunu dikta etmeye çalıştılar ama bakınız aslında türban nedir?
Hindistan’da Sih dinine inanan,  Sih erkekler ve bazı Sih kadınlar, uzun saçlarını kapamak için taktıkları şeydir türban. Yani anlayacağınız bizim ülkemizde kadınlarımızın başına taktıkları şey türban değil. Başka bir ön yargı bazıları şeriatın geleceğini düşünüyor (umarım hala bunu düşünen kalmamıştır- komik çünkü).
Üniversite'de bir hocamız çok güzel bir söz söylemişti bununla ilgili: “Şeriatı devletler- yönetimler değil halklar getirir” diye.
Kesinlikle öyle. Zaten kimsenin de şeriat istediği falan yok, biraz daha at gözlüklerini çıkarıp öyle bakmayı deneyelim.
Peki ya bazı başörtülü arkadaşlarımız onların da ön yargıları yok mu başı açık olanlara karşı?
Var elbette.
Bazı başörtülü arkadaşlar başı açık olanları dinsiz-imansız gibi görüyor.
Karşı çıkanlar olacaktır bu fikrime. Ama bu durumla paylaşım sitesi olan facebook da kurulmuş dini bilgi veren sayfalarda bile bizzat rastladım. Birebir tanıdıklarımda oldu. Başı açık olan biri ibadet ettiğinde şaşıran kişiler de gördüm ben. Sanki kendilerine mahsus bir şeymiş gibi.
Karşılıklı duvarlarımızı yıkmamız gerekmektedir.
Huzurlu ve istikrarlı bir ülke mi istiyoruz önce kendi içimizde huzur bulmalıyız. Kendi içimizde kavgaları önlemeli, ön yargıları silmeliyiz.
Bir başka ön yargı, Kemalistler inançsız ya da sol görüşe sahipler inançsız gibi saçma bir düşünce olamaz. Ya da başı kapalı olanlar bağnaz, düşünmeyi bilmez gibi bir düşünce de olamaz, olmamalı.
Her şeyden önce kimsenin dini kimseyi ilgilendirmez. Ve neyin ne olduğunu yalnız Allah(c.c) bilir.
Hani güzel bir söz vardır: “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz” diye, evet olmaz. Kimsenin haddi değil bir başkasının inancıyla dalga geçmek, kendince ona isim takmak. Bu ülkede başörtüsü serbest kalırsa eyvah! diyenlerde var, isteyenlerde var. Kim ne giymek istiyorsa giysin bırakın Allah aşkına din üzerinden siyaset yapmayı.
Bu sorun çözüldüğünde ayrımcılık bitecek mi?
Hayır bitmeyecek.
Çünkü kendi aralarında bile bir sınıf oluşturmuşlar. Çok acayip bir durum… Yok, o başörtüsünü arkaya bağlıyormuş, öbürü omuzlara kadar bırakıyormuş. İkinci yazdığım daha makbul tabi! Biri etek giyiyor öbürü pantolon, biri manto giyiyor öbürü ceket… Manto- etek- bir de başörtüsünü omuzları örtecek şekilde örtünüyorsanız tamam daha Müslüman oluyorsunuz. Böyle düşünen insanlarda maalesef var. Velhasıl herkes önce kendi zincirlerini kırsın. Sonrası gelir nasılsa.
Herkesin kendi kapısının önünün temizliğiyle ilgilendiği bir Türkiye istiyorum.
Sevgiyle kalın.  
*************************
DÜŞÜNME MOLASI!
*************************
Bir adam Hz. Ömer'in (r.a.) yanında bir hususta şâhitlikte bulunmuştu.
Ömer ibnü'l-Hattâb hazretleri ona,
"Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir" dedi.
Orada bulunanlardan birisi,
"Ben onu tanıyorum" deyince Hz. Ömer,
"Nasıl bilirsin?" diye sordu.
O da,
"Emin ve âdil bir adam olarak tanıyorum" cevabını verdi.
Hz. Ömer (r.a.) tekrar sordu:
"Gecesini gündüzünü bildiğin, yakın bir komşun mudur?"
"Hayır" diye cevap verdi adam.
Hz. Ömer (r.a.) sormaya devam etti:
"İnsanın takvâsını ortaya koyan, muâmelesidir. Bu adam, alış'veriş yaptığın bir kimse midir?"
Adam tekrar,
"Hayır" dedi.
Hz. Ömer (r.a.) bu defa;
"Bununla, insanın ahlâkının güzel veya çirkin olduğunu anlamaya imkân veren bir yolculuk yaptın mı?" diye sordu.
Adam bu soruya da,
"Hayır" cevabını verince, Hz. Ömer (r.a.),
"Sen onu tanımıyorsun" dedi ve sonra da adama dönerek,
"Git, seni tanıyan birini getir" buyurdu.
*************************
Demek ki bir insanı iyi tanıyabilmek, doğruluk ve dürüstlüğünden emin olabilmek için; onunla, ya yakın komşuluk yapacaksın veya alış-verişte bulunacaksın yahut da beraber yolculuk edeceksin... Aksi takdirde, yani bu ölçülerden hiçbirisi ile tartmadığın bir kişi hakkında, müsbet veya menfî yönde şahâdette bulunmayacaksın. Zira bu demektir ki, sen onu tanımıyorsun.
************************* 
GÜNÜN SÖZÜ
*************************
"Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?" CEMİL MERİÇ