Dün 15 Temmuz’du. Menfur darbe girişiminin Altıncı yıl dönümü. Milletin meydanlara çıkarak destanlaştığı tarihin adıdır 15 Temmuz.

Elim klavyeye gitti, gitti geldi. Sonunda 15 Temmuz programlarını da takip edip yazıyı öyle kaleme alayım dedim. Kurban Bayramı dolayısıyla memleketteyim. Bu nedenle Balıkesir’deki etkinliklere dikkat kesildim. Anladığım kadarı ile etkinlikler Valiliğin koordinatörlüğünde Belediyelerinde içinde olduğu bir dizi program düzenlenmiş. Programları Balıkesir merkezde olmama rağmen çok hissettiğimi söylersem yalan olur. Özellikle Valililik önündeki nöbet programını merak ediyordum. Bir saatten sonra oraya geçtim. Kontrol noktalarından aranarak. Meydana vardığımda çok klasik bir ortam hissiyatına kapıldım. Heyecan ve hareketlilikten uzaktı. Protokolün ağırlığını alana girince hemen hissediliyordu. Oldum olası protokol havasını sevmem. Çünkü bençe protokol halkı ikinci plana iten algı bırakır. Programda da o hisse kapılınca kendimi dışarı zor attım.

Oysa 15 Temmuz milletin başarısıdır. Milletin kahramanlık destanıdır. Milletin ikinci planda kaldığı 15 Temmuz etkinliklerinin bu nedenle sıradan resmi programlar dışına taşması imkansızlaşmış.

15 Temmuz gecesi Ankara’da önce Gölbaşı sonra Genelkurmay önünde milletin darbeye karşı direnişini, verdiği mücadeleyi gözleri ile gören, şahit olan ve bizzat içinde yer alan biri olarak protokol ağırlıklı resmi programlar o ruhu vermekten uzak kaldığını söylemek zorundayım. Milletin seyirci statüsünde kaldığı programlar sadece protokolün resmi görevini icra etmesinden öteye gitmez. Oysa 15 Temmuz ruhu milletin önderliğidir.

Şunu ifade edeyim 15 Temmuz etkinliklerine milletin ilgisi ve heyecanı en üst seviyede sürüyor. Meydanlar tıklım, tıklım. Fakat milletin ilgisi ve heyecanının programlara yansımasında önemli bir problemden söz ediyorum. O problem ise bizzat programların içinde milletin yer alması ile çözülür.

Şimdiden not düşmekte yarar var. Gelecek yıllarda 15 Temmuz etkinlikleri milletin direk dahil olduğu, resmiyetten uzak, protokolün öncelendiği yapıdan kurtarılmış programlarla gerçekleşmek zorundadır. Milletin dahil edilmediği, soğuk devlet protokolün girdiği 15 Temmuz etkinlikleri korkarım ki gelecek yıllarda söner gider. Hele ki bir iktidar değişiminde bu etkinliklerin kaldırılması tehlikesi doğar.

Fakat milletin dahil edilmesi halinde yönetim değişikliği ile bu etkinliklerin kaldırılması imkansız hal alacaktır.

Yazmadan duramayacağım. Bugünkü siyasal tablo Türkiye’de her türlü duruma hazırlıklı olmamızı gerektiriyor. Ne iktidar ne muhalefet siyaset kurumuna olan güvenin azalması ve itibarının yok olmasına aldırış etmiyor. Bu vurdumduymazlığın sonucunda bugün siyaset kurumu tam bir fetret dönemine girdi.

Eğer toplum mühendisliğini yürütenler başarılı olur seçimler tehlikeye girecek olursa gelecek yıl 15 Temmuz etkinlikleri organize edilir mi bilmiyorum.