Her gün onlarca gazete ve internet haber sitelerini tarıyor, görüşlerine değer verdiğim bir çok meslektaşımı takip ediyorum. 
Ertuğrul Özkök’ten Salih Tuna’ya, Ahmet Hakan’dan Mehmet Barlas’a, İbrahim Karagül’den Ergün Diler’e,  Ahmet Kekeç’ten Murat Yetkin’e, Tolga Tanış’tan, Taha Akyol’a, Yılmaz Özdil’den Ergin Ardıç’a kadar. 
Fehmi Koru ile Hüseyin Gülerce de ilginç tespitlerde bulunuyor bir dönem içinde, pardon yakınında yer aldıkları yapıyla ilgili. 
Star’daki köşesinde Gülerce; “Gülen baştan itibaren Türkiye’nin düşmanlarının bir projesiydi. Ben dâhil hükümet onu ilk defa 7 Şubat 2012’de fark edebildik” diyor. Önemli ve benim yeni öğrendiğim bir tesbit bu. 
FETÖ’nün bir ara 1 milyon trajlı gazetesinin baş yazarı Fehmi Koru da, aynı görüşte. Gülen’in ABD projesi olduğu  fikrini paylaşıyor şimdilerde.
Bu iki ismin bugün dile getirdiği konuları okudukça hafakanlar basıyor! Meğerse onlarda bizimle beraber öğrenmiş bu hainlerin gerçek yüzünü diyerek rahatlıyorum. 
Takip ettiğim yazarların tamamı lânet okuyor üniformalı çeteye ve ABD’nin ku-cağındaki liderine. Hürriyet yazarları, ABD ve AB’yi işin dışında tutuyor genelde, Di-ğerleri ise, merkezine oturtu-yor benim gibi.
Ülkemizde ne acayip işler dönmüş ayakta uyumuşuz dedirtiyor ayrıca okuduğum yorumlar. Aklımda karışıyor bazen. 
Tıpkı, bir diğer ilgiyle takip ettiğimiz yazarlar arasındaki Süleyman Özışık’ın son yazısındaki ilginç konuları okuduğumda karıştığı gibi..
Darbe girişimiyle ilgili kafalarda soru işaretleri ve şüpheler henüz ortadan kalkmamış iken sevgili Özışık, daha da karıştırıyor kafaları. 
Altı soru sormuş darbe girişimiyle ilgili. Bunlar arasında en çok dikkatimi çeken üçünü paylaşıyorum;

***
Soru 1 - Tutuklanan bütün darbeci paşalar, canlarını emanet ettikleri yaverlerinin veyahut emir subaylarının ihanetine uğradığını söylü-yor.
Açık açık söylüyorum ki bu durum bana inandırıcı gelmiyor. 
Özellikle altını çizerek söylüyorum, "Bazı Paşalar"ın, darbe başarısız olunca yavererini veyahut emir subaylarını "Siz bu suçlamaları üstlenin, nasılsa bir sonraki dar-bede sizi kurtacağız" diye ikna ettiğinden şüpheliyim.
Bundan şüphe eden sadece ben değilim, bu durum sokaktaki herkesin kafasını kurcalıyor.
Soru 2 - Yaşananların adı her ne kadar askeri darbe girişimi olsa da işin içinde bazı polis şeflerinin olduğu kesin. Bir başka deyişle, emniyet içinde binlerce haşhaşi polis var. 
İyi de, bu haşhaşiler temizlenmeden binlerce polisin açığa alınması ne derece güvenli? Temizlenmeyen bir teşkilat, kendi içinde bulunan şüpheli polislerin sayesinde mi temizleniyor?
Bunu şundan ötürü söylüyorum.
Maalesef bizzat benim tanıdığım, devletine, bayrağına ve Cumhurbaşkanı'na sadakatinden asla şüphe etmediğim bazı polisler paralelci oldukları gerekçesiyle açığa alınıyor. İş, "Kurunun yanında yaş da yanıyor" halini çoktan aştı. 
Yani şunu soruyorum: 
Haşhaşi polislerin, haşhaşi olmayan polisleri görevden uzaklaştırmadığına nasıl emin olacağız?
Soru 3 - Yargıda ciddi bir temizlik yapılıyor. HSYK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nde bulunan ve paralelci olduğu iddia edilen isimler görevden alınıyor.
Peki ama yargıda görev yapan "katipler"e neden dokunulmuyor? Şundan adımın Süleyman olduğu kadar emi-nim ki adliyelerdeki katiplerin yüzde 60- 70'i silme paralelci...
Durum o kadar vahim ki hakim karşısına çıkan bazı paralelci veyahut darbeci isimler hakimlere, "Katibi çı-karın size her şeyi anlatayım. Katip buradayken benim size anlattıklarım 10 dakika sonra Pensilvanya'ya bildirilecek" diyerek korkusunu dile getiri-yor.
Bu katiplerin, çıkarılan "Yakalama Kararları"nı bir kaç dakika sonra yakalana-cak kişilere bildirdiği, hatta Fuat Avni isimli kişinin de bunlardan aldığı bilgiler üzerine yakalama kararlarını bir gün önceden yazdığı ifade ediliyor.
Bunu bana bizzat söyleyen hakimler var. "Katiplere dokunulmadan yargıdaki paralelin beli kırılmaz" diyen onlarca hakimin tavsiyesi neden değerlendirilmiyor?
Soru işaretleri ve şüpheler şimdilik bu kadar. Umarım şüphelerin giderilmesi için bu sorulara cevap verilir.
Yazıyı sonlandırmadan önce, cezaevlerindeki görevlilerden gelen ciddi bir ihbarı devlet yetkililerine ileteyim.
Tutuklanarak hapse atılan darbecilerin yakın zamanda birer ikişer intihar edeceğine dair ciddi endişe yaşıyor bu görevliler.
Bakmayın intihar dediğime... Onların anlattıklarına bakılırsa cezaevlerindeki gardiyan ve koruma görevli-lerinin büyük bölümü haş-haşi...
Bu gardiyanların, Fethulah Gülen ile ilgili bildiklerini anlatmaya hazırlanan darbecileri tek tek infaz edecekle-rinden endişe ediyorlar.
Dikkat ederseniz ilk intihar haberi geldi bile...
Sayı artmadan ve iş işten geçmeden bu duruma el konulmazsa, darbeciler ebedi-yete kadar susturabilir.
Benden uyarması...
***
İlginç değil mi tespitler?
Akılları karıştırmakla kalsa iyi, ciddi ciddi üzerinde durulmalı.  
Bir de şu var; 
Amerika birden bire neden panikleyip “biz yoktuk” savunmasına geçti ki! Yoksa bir millet uyanıyor mu?
29 Temmuz 2016