Son zamanlarda gerek gazetelerde olsun gerek sosyal medyada; “Kanserin ilacı bulundu”, “Kansere dur dediler” gibi çarpıcı başlıklar altında sunulmuş haberlere rastlıyorum.

Merakla okuyorum yazılanları…

Birinde ottan, böcekten,

Diğerinde “üç gün kaplumbağa kanı iç, kendini eskisinden sağlam hissedeceksin” türü önerilerden bahsediliyor.

Kanseri acısız, doğal yöntemlerle iyileştirdiğini söyleyen bu gibi insanların videoları internette milyonlarca kez izleniyor.

Sözde ilaçları, “mucize tedavi” olarak pazarlanıyor.

Bu sahte çözümler,

Bu gerçeklikten uzak iddialar,

Bu bilim dışı yöntemler,

Bana göre insanların acısını, çaresizliğini istismar ederek yapılan bir dolandırıcılıktan başka bir şey değil…

Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir, geçtiğimiz günlerde kanserle nasıl yüzleştiğini anlatan müthiş bir yazı yazdı.

Üstelik kansere bir kez değil, iki kez yakalanmıştı.

Kolon ve akciğer kanseriyle 10 yıldır süren mücadelesini anlattığı yazısını defalarca okudum.

Tekrar tekrar okudum.

Yetmedi, yazıyı kopyalayıp, bir şeylere üzüldüğüm, çaresiz kaldığım anlarda moral vermesi için açıp okumak üzere bilgisayarımın masa üstüne kaydettim.

Ramazan Başkan, 10 yıl süren bu zorlu yolculuğunda doğru doktoru, doğru tanıyı, doğru tedaviyi bulduğunu, iyileşme sürecini de bu temeller üzerine inşa ettiğini anlatıyor.

Yazısında, “İnanmayın, kanmayın her yazılana, çiziline, söylenene” diyerek tıbba ve bilimsel tedaviye duyulan güvenin önemini vurguluyor.

Diğer yandan, hayatın getirdiği belirsizlikler karşısında inancın ve teslimiyetin kendisine güç verdiğini de şu sözlerle dile getiriyor:

“Beni bana emanet eden Yaratana koşulsuz teslim ettim kendimi.”

Ve ekliyor:

El âlem ne der?’ diye değil, ‘Allah ne der?’ diye bakıyorum...”

Bu teslimiyet, onu yalnızca hastalıkla değil hayatın kendisiyle de barıştırmış.

Eskiden sevemediği hayvanlara artık psikolog gözüyle bakıyor, hayatı daha yalın yaşıyor.

“Önce ben değerliyim” diyerek, kendisini güçlü tutmanın sevdiklerine de güç vermek olduğunu fark etmiş.

Sağlığını korumanın sadece tedaviyle değil yaşam tarzıyla da doğrudan bağlantılı olduğunu görmüş ve bunun için iki temel prensip belirlemiş:

Birincisi, strese sokan ortamlardan uzak durmak.

İkincisi, bağışıklığı güçlü kılacak besinlerle beslenmek.

Ramazan Demir’in bağışıklık için bir de tavsiyesi var;

“Bir çay kaşığı bal, bir çay kaşığı toz zerdeçal, bir çay kaşığı toz zencefili, bir tutam kara biberle karıştırın. Her sabah bir bardak limonlu ılık su içtikten sonra bu karışımı gönül rahatlığıyla tüketin. Velhasıl havalar da soğudu. Bol limonlu zencefil çayı içebilirsiniz her akşam. Acı dersen, azıcık bal koyabilirsin fincana...”

Kanserle mücadele eden herkes şunu bilmeli: Gerçek şifanın adresi bilimdir, doktorlardır.

Umut tacirlerine, sahte mucizelere kanmayın.

Değerli Ağabeyim Ramazan Demir’in dediği gibi:

İllet girdiyse bedenine, şükret Yaratana. Sakın inanıp, kanma şarlatana…