Bu kez hastane serüvenimiz biraz uzun sürdü.
Kimi hekim kardeşlerimize derdimizi anlatmakta zorlanınca, iş “git-gel”, antibiyotik, şurup döngüsünden öteye geçemedi. Az kalsın bedenimizi esir alacaktı; kimilerinin “frankenştayn”, benim ise yıllardır “domuz” dediğim o inatçı virüs…
Önceki yıllarda, bilinçli ve dikkatli hekimlerin desteğiyle her yıl 3–5 hamlede nakavt ettiğim domuz, bu kez haddini aştı. Hatta az daha kalbin keyfine bile maydanoz oluyordu.
Neyse ki Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin işinin ehli hekimleri imdadımıza yetişti.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Sarıoğlu ve kıymetli ekibiyle, Balıkesir’in kalbine dokunan hekim Prof. Dr. Eyüp Avcı’ya gönülden minnettarım.
Balıkesir’de böyle hekimlerin varlığı, insana yalnız olmadığını, güvende olduğunu hissettiriyor.
Sağ olsunlar, var olsunlar…
★
Elbette misafiri olduğum bu sağlık ordusunun fedakâr, görünmeyen kahramanları hemşireleri de unutmuyorum. Onların emeği, çoğu zaman verilen ilacın etkisini bile aşar dozdaydı. İyi ki varlar!
Geçmişte şu kulaklar neler duydu neler…
“Ağrın varsa ayran iç, yat uyu, geçer” diyenleri de işittik.
Bugünkü manzarayı, önümüzdeki günlerde ayrıntılı bir yazıyla tarihe not düşeceğim ki; nereden nerelere geldiğimizi herkes daha iyi bilsin.
★
Şunun altını özellikle çizmek isterim:
İşinin ehli, çok iyi hekimlerimiz var. Ancak işlerinin kolaylaşması, derdini anlatmakta zorlanan hastalara daha fazla zaman ayırabilmeleri için bazen “deneyimli” hastalara da kulak vermek gerektiği kanısındayım.
Eğer bir durum rutine dönüşmüşse ve hasta belli bir tedavi olmadan iyileşemiyorsa, “Hocam şu tedaviyi uygularsak 3–5 güne ayağa kalkarım” diyen insan, aslında bilinçli bir yol öneriyordur. Bu yaklaşım, hekimi de geliştirir, hastayı da şifaya daha hızlı ulaştırır.
★
Ama bugün asıl anlatmak istediğim konu bu değil.
Hastanelerdeki yardımcı personel meselesi…
Neresinden bakarsanız bakın ciddi sıkıntılar var.
Siz hastaneleri istediğiniz kadar beş yıldızlı otel konforunda yapın, hekimleriniz dört dörtlük olsun; eğer güvenlikten hasta bakıcıya, temizlik görevlisinden yemek dağıtan personele, tıbbi sekreterden danışmaya kadar insanla birebir temas eden bu kadro, yaptığı işin moral ve motivasyon boyutunun farkında değilse, bir yerde mutlaka eksiklik kalıyor.
Hizmetin en güzeli, gönüllere dokunandır.
Aksi halde iyi hekim, güzel bina toplum nezdinde karşılık bulmakta zorlanıyor!
Atalarımız boşuna dememiş:
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.”
★
Çalışma koşulları zor olabilir, hak veririm. Ama bu, Dursunbey’den, Bigadiç’ten, Havran’dan, Savaştepe’nin ücra bir köyünden gelip belki de hayatında ilk kez hastane gören vatandaşa sert davranma hakkı vermez.
Tam tersine; güler yüz, anlayış ve rehberlik beklenir. Çünkü oraya gelen insan, derdine derman aramaktadır.
Bu nedenle; hastaneler gibi yüksek nitelik ve incelik isteyen kurumlarda çalışanların durumu yeniden ele alınmalı. Periyodik meslek içi eğitimler, iletişim ve hatta psikolojik destekler sağlanmalı. Bu hem çalışanların hem de vatandaşın ruh sağlığına katkı sunar, sağlık emekçilerinin verdiği emeği daha anlamlı kılar, taçlandırır.
İşini savsaklamadan yapan, giyimine kuşamına bakmadan, insana insan olduğu için iyi davranan tüm sağlık emekçilerine bir kez daha minnettarım.
★
“Ulen Ramazan, taktığın şeye bak. Şifanı bulmuşsun, daha neyin peşindesin, bak git oğlum! Her şeye burnunu sokuyorsun..” diyenleri duyar gibiyim.
Ama unutmayın; ayrıntılar her zaman detaylarda gizlidir.
Uzun sayılabilecek yıllardır hastane deneyimleri yaşayan biri olarak, nice enteresan anıya da tanıklık ettim. Kim bilir, belki bir gün “Hastane Günlükleri” diye bir kitap bile çıkar ortaya… Sizce de iyi ve geçmişten geleceğe fener olmaz mı böyle bir kitap!
★
Şunu da not düşmeden geçemem:
Balıkesir’deki hastaneler arasında, Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin hemşireleri gerçekten üst seviye.
Zaman zaman diğer hastanelerdeki meslektaşlarını getirip, güler yüzle işlerin nasıl dört dörtlük yapıldığını uygulamalı göstermek gerek.
Hele ki bir Şirin Hemşire var ki… Alın, başlarına başöğretmen yapın!
★
Sanırım 1.5 ay önce “Aman kendinize dikkat edin” diye uyarmıştım. O alarm hali, hâlâ geçmiş değil. Direncinizi yüksek tutacak takviyeler yükleyin bedeninize. Gerisini Allah’a bırakın. Gelip çatarsa domuz(!), benim gibi kendinizi işinin ehli hekimlere emanet edin. Onlar domuzun icabına bakar evelallah!
Ne diyorduk her daim:
Önce tefekkür, sonra tevekkül…
Herkese sağlık ve afiyet diliyorum.
#13Aralık #RamazanDemir #KendimeNotlar #Balıkesir