Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın müjdesine ve övgüsüne mazhar olmuş Osmanlı Hakanı Fatih Sultan Mehmet Han, 1453 yılında Bizans imparatorluğunu fethederek Bizans’ı tarihten silmiş, Konstantinopolis’i İstanbul, Ayasofya’yı da Camii kebir yaparak Osmanlı mülkü haline getirmişti.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın Osmanlı topraklarına kattığı ve Osmanlı ecdadımızın payitahtı olarak Cihana nam ve yön verdiği bir dünya başkentiydi İstanbul, halende öyle!. Çünkü dünyanın gözü hep İstanbul üzerinde

Ayasofya camimizin 86 yıl önce Müze görünümlü ve fakat içersinde sadece mum yanmayan ve istavroz çıkarılmayan bir kilise haline getirilmiş olması, tüm Hıristiyan âleminde bayram sevincine sebep olmuştu. Mumlar yakılmış, haftalarca zafer çanları çalmışlardı. İslam dünyası ve özelikle Türkiye Müslümanlarının payına ise matem, yas ve üzüntüler düşmüştü.

Ayasofya camiinde İslâm’a ait ne varsa çıkarılıp atıldı. İslâm’ı hatırlatan tüm levhaların, hadis ve ayetlerin sökülüp yerlerde süründürülmesi bir felâketti. Hıristiyanlığın tüm figürlerinin ortaya çıkarılması ise apayrı bir fecaatti!.. Barbar haçlılar zafer çığlıkları atıyor, İnananlar ise kahroluyordu.

532-537 yılları arasında zamanın Bizans imparatoru l. Justinius tarafından şehir merkezine inşa edilen Ayasofya, Patrik katedrali olarak yapılmış ve 916 yıl kilise olarak Hıristiyanlara hizmet etmişti. Ta ki 1453 yılında Bizans’ın tarihten silinmesi ve Ayasofya’nın cami olarak hizmet vermeye başlamasına kadar.

581 yıl Müslümanların hizmetinde olan Ayasofya’da Allah’a ibadet, işgal yıllarında bile durdurulamamış, ezanlar susturulamamıştı. Fakat ne olduysa 24 Kasım 1934 yılında önce tadilât bahanesiyle Ayasofya camimiz ibadete kapatılmış, ezanlar susturulmuş ve bilâhare zamanın şartları bahanesi ve Haçlı dünyasına şirin görünme uğruna müze görüntülü kiliseye çevrilmişti!..

Zamanın Bakanlar kurulunun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararının altındaki imzaların ve özellikle Mustafa Kemal’in imzasının sahte olduğu bugün dahi tartışılıyorsa, bu Müze kararında bir bit yeniği olduğu elbette düşünülecektir.

Ve nihayet devran döndü ve 24 Temmuz 2020 Cuma gününe gelindiğinde, İstanbul ve özellikle Ayasofya önünde adeta yeni bir Fetih sevinciyle binlerce Müslüman birbirlerine sarılıyordu. 1453 teki zafer şenliği 86 yıl sonra yeniden kutlanırken, tarih de yeniden yazılıyordu.

1453 de Fatih Sultan Mehmet Han kır atının üzerinde İstanbul’a girmiş ve bilâhare Camiye çevrilmiş olan Ayasofya’ya gelerek, etrafındaki vezirleri, hocaları ve gazileriyle beraber mütevazı bir şekilde ‘’Ya Allah Bismillah’’ diyerek ikindi namazını kılmıştı. 24 Temmuz 2020 Cuma günü ise bu defa Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ‘’Ya Allah Bismillah’’ diyerek Ayasofya camiine ilk adımını attı.

Şükür namazını müteakip huşu içersinde Fatiha ve Bakara suresinin ilk 5 ayetini okudu. Okunan Kur’an-ı Kerim tilavetini dinledi, Bakanlarıyla, vekilleriyle, hocaları ve İslâm ümmetiyle birlikte Cuma namazını kıldı ve ‘’Ayasofya bundan sonra tekraren ve kıyamete kadar İslâm mabedidir, ulu bir Camimizdir’’ diyerek son noktayı koydu.

Aynı saatlerde Haçlı dünyasında ve özellikle Yunanistan’da matem işareti olarak bayraklar yarıya inmiş akşama kadar kiliselerde matem çanları çalmıştı.

Ayasofya Camimizin yeniden ihya olunup Cami olarak tüm dünya Müslümanlarının hizmetine sunulması pek tabii ki bir milâttı. Bu milât Hıristiyan âlemini ve özellikle Yunan palikaryalarını mateme gark edip bayrakların yarıya inmesine sebep olduysa, o halde İslâm âlemi de zaferini kutlamalı ve Ayasofya’da Cuma namazıyla zaferini taçlandırmalıydı, tıpkı Sultan Fatih’in taçlandırdığı gibi. Tayyip Bey ve İslam ümmeti de öyle yaptı.

Erbakan hocamız 1969 yılından vefatına kadar, önüne çıkarılan tüm engellere rağmen, Fethin her yıl heyecanla kutlanmasını sağlamış, ‘’zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak’’ diye fetih heyecanını her daim taze tutmuştu. Bu heyecanlı kutlamalarda ve ‘’zincirler kırılacak Ayasofya açılacak’’ temennilerinde, Devlet Başkanımız Tayyip Bey Erbakan hocamızın hep en yakınındaydı. Nihayet kalpten ve samimiyetle söylenen sloganlar ve temenniler 24 Temmuz Cuma günü gerçekleşti. Tıpkı su damlacıklarının mermeri deldiği gibi!..

‘’Erbakan hocamız Ayasofya açılacak’’ diye meydanları inletirken, şairlerimiz şiirlerini ‘’Ayasofya’’ diye yazıyor, yazarlarımız ‘’Ayasofya’’ diye notlarını düşüyorlardı. Tüm bunlara; ‘’beyhude uğraş’’ diye gülen ruhsuz siyasilerin, kiralık kalemlerin, milli heyecan ve vatan sevgisinden bihaber eleştirmenlerin şimdi mahcubiyetini, utanmalarını, yüzlerinin kızardığını görebiliyor muyuz? Ne gezer. Sanki mübareklerin yüzleri ayakkabı köselesi!

Hepsi kızarmaz bir yüz, yaşarmaz bir gözle efendi olarak kabul ettikleri haçlı barbarların ve Yunan palikaryalarının matemine ortak olmanın izzetsizliğini yaşıyorlar. Utanmazlık, izzetsizlik ve en önemlisi Batı uşaklığı onlara(!) Pek tabii ki; Şeref, izzet, yeniden fetih sevinci, zafer duaları ve zafer şarkıları inananlara(!)

Ayasofya’nın yapılış gayesine matuf olarak yeniden ibadete açılmasından dolayı Papa hazretleri acı çekiyormuş!.. Ayasofya’dan Allah Allah nidalarının yükselmesi Papa’ya çok acı veriyormuş(!)

Peki Papa hazretleri; 1204 Lâtin istilasında İstanbul’un barbar haçlı sürüleri tarafından yerle bir edilmesi, ırzların, namusların kirletilmesi, atlarla eşeklerle Ayasofya girip tüm altınların ve sarı renkli her şeyin altın diye çalınıp yağmalanması size hiç acı vermiyor mu? Burnunuzun dibinde feryatlarını duyduğunuz Srebrenitsa’da, Bosna’da namusların kirletilmesi 100 bin Müslüman’ın katledilmesi acaba neden size acı vermedi? Tüm dünyamızdaki Hıristiyan terör örgütlerinin yaptığı, Müslüman katliamlarından haberiniz var mı? Bunlardan dolayı da acı duyuyor musunuz? Anlayamadım! katledilenler Müslümansa, yağmalananlar Müslüman mülküyse, acı duymaya ne gerek var mı dediniz?!..

Ayasofya’nın yapılış gayesi ibadet ve Allah’a dua idi. Lâtin Hıristiyan terör örgütleri Ayasofya’yı bu gayeden uzaklaştırıp ulu mabedi Puthaneye çevirdiler, yağmaladılar, atlarla eşeklerle ve pis çizmeleriyle kirlettiler. Büyük ve küçük abdestlerini mabedin her yerine yapıp harabeye çevirdiler. Ta ki 1453 de Sultan Fatih’in İstanbul’u fethedip Ayasofya’yı cami olarak ihya etmesine kadar.

86 yıldır ibadetten uzak ve izbe halinde matem tutan Ayasofya, şimdi Devlet Başkanımız Tayyip Erdoğan tarafından gayesine matuf hale getirildiği için gülüyor, seviniyor. Ayasofya namazlarla ezanlarla bir başka mutlu ve kutlu.. Eyy Papa hazretleri seninde sevinmen gerekmez mi? Bu kadar bağnazlık, acımasızlık size Haçlı seferlerinin eli kanlı Papalarından miras mı kaldı?!..

Son söz: Ayasofya Camii Kebir’imiz Allah Allah nidalarına kavuştuğu için seviniyor. İslâm dünyası yeniden fetih olayını yaşadığı için seviniyor. Müslümanlar Ayasofya Camii Kebir’de secdeye kapandığı için seviniyor.. Çünkü zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

O halde biz inandık ve zafer de bizim oldu. Haçlı dünyasının, Yunan palikaryalarının, yurt içindeki Batı ajanlarının ve Papa hazretlerinin payına matem ve yas tutmak düştüyse kaderlerine küssünler. İslâm dünyası zaferini kutluyor ve Ayasofya Camii Kebir’i şimdi bir başka gülüyor.