Bugün Filistin’i kan gölüne çeviren, Gazze’de taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bırakmayan Haçlı dünyası destekli İsrail’in, dolayısıyla Yahudi’nin tarih boyu serüveninin kan, yalan, iftira, cinayet, işkence, öldürme ve eşittir; ‘’İğneli Fıçı’’ cinayetleri olduğunu görürüz.

Özellikle ‘’İğneli fıçı’’ Yahudilerin tüm dünya Devletleri tarafından kovulmalarının başlıca amilidir. Yahudilerin kendilerini üstün ırk telâkki etmeleri sebebiyle tüm dünya Devletleri yanı sıra, özellikle İspanya ve Portekiz’den de kovulmaları, vatansız Yahudileri kendilerine bir vatan bulma kaygısına itmiştir. Vatansız oldukları için dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan Yahudiler, her gittikleri ülkede Gettolar kurmuşlar ve bu Gettolarda inançlarını, gelenek ve görenekleri yanı sıra batıl ve sapık inançlarını da devam ettirmişlerdir. İşte ‘’İğneli fıçı’’ da bu tür bir batıl ve sapık Yahudi inançlarındandır.

Bulundukları Gettolara kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukları, genellikle Hıristiyan ve Müslüman çocukların kanlarını iğneli fıçılar yoluyla çıkarıp, hamursuz dedikleri ekmek veya keklere karıştırıp yemek en büyük Yahudi inancı, geleneği ve göreneğidir(!)

Bulundukları ülkelerin ekonomilerini dejenere etmeleri yanı sıra bu tür ‘’İğneli Fıçı’’ olaylarından dolayı da ‘’istenmeyen yabancılar’’ statüsünde değerlendirilen Yahudiler, dünya ülkelerinden hep kovulmuşlar ve nihayetinde Osmanlı ecdadımızın merhametine sığınarak Selanik şehrini mekân tutmuşlardır.

Avrupa Devletlerinden kovulan Yahudiler ilk olarak Sultan Fatih döneminde 1470 de Osmanlı topraklarına yerleştirildiler. Daha sonra İspanya’dan kovulan Yahudiler 1492 de Osmanlı mülküne yerleştiler. 1497 de ise Portekiz’den kovulan oldukça kalabalık bir Yahudi kafilesinin Osmanlı topraklarına alındığına şahit olmaktayız.

Bilâhare, ‘’merhametten maraz hâsıl olur’’ kelâmına izafeten, Yahudi’nin vergiden ve askerlikten muaf tutularak palazlanmasına göz yumulmuş (!) Daha sonraları ise; Osmanlının engin merhametini istismar eden Yahudi, Selânik’te teşkilâtlanmış, jöntürk denilen böntürkleri (!) kullanarak ve hareket ordusu denilen gafilleri harekete geçirerek İstanbul üzerine yürümüş ve nihayetinde Yahudi’ye merhamet ederek koruyup kollayan Sultan Abdülhamit Han’ın tahttan indirilme ve Osmanlı Cihan İmparatorluğu’nun çöküş sürecini başlatmıştır.

Yahudilerin Avrupa devletlerinden kovulma sürecine baktığımızda genellikle önümüze, Yahudi’nin aşırı zenginleşmesi ve özellikle ‘’İğneli Fıçı’’ cinayetleri çıkar. 1161 / 1235 yıllarında ise ‘’İğneli Fıçı’’ cinayetlerinin had safhada olduğu görülür.

Genellikle başta İngiltere olmak üzre Fransa, Almanya, İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinde ‘’İğneli fıçı’’ olayları ürperti verici Yahudi cinayetleridir. Avusturya İnnsbruck şehrinde 1462 senesinde Judenstein (Yahudi taşı) üzerinde Anderl Oxner isimli iki buçuk yaşındaki bir Alman çocuğun damarları kesilerek kanının alınması halâ unutulmamış ve bu cinayet ziyaretçilere anlatılmaktadır.

1475te İtalya’da Simon isimli üç yaşında bir çocuğun kanını aldıkları ve çocuğu öldürdüklerini itiraf eden 7 Yahudi yargılanmış ve idama mahkûm edilmişlerdir. 1494 te Macaristan Tırinan bölgesinde, 1510 da Almanya Badenburgta, 1603 te İtalya Verona’da ‘’iğneli fıçı’’ cinayetleri had safhadadır.

1510, Berlin’in Brandenburg bölgesine bir kısım Yahudi’nin bir Hıristiyan çocuk satın aldığı ve çocuğun‘’İğneli fiçı’’ da kanının alınıp hamursuza karıldığı tespit edildi. Bu vaka Berlin’de Almanlar arasında Yahudilere karşı büyük bir nefret uyandırdı. Bilâhare 41 Yahudi’nin yakalanarak tamamının kafaları kesilerek idam edildiği kayıtlara geçirildi.

Tüm bu cinayetlerde küçük çocukların ‘’İğneli Fıçı’’da kanı alınarak hamursuza katıldığı tespit edilmiş ve failleri sapık Yahudiler idam edilmişlerdir.. 1753-1759 da Polonya Zitomor kasabasında, 1840da Şam’da Peder Toma vakası. Bunlar tespit edinilebilinen ‘’iğneli fıçı’’ cinayetlerinin kayıtlara geçirilenlerin cüzi bir kısmıdır. 1911-1913 senelerinde Rusya’nın Kiev şehrinde 13 yaşında bir çocuğun kanı alınmış olarak bulunması ‘’İğneli Fıçı’’nın bir başka cinayetidir. 1929 da Almanya Mannheim da, 1932 de Almanya Paderborn’da ‘’İğneli fıçı’’ vakaları Yahudi nefretini şümullendiren cinayetler serisinin başta gelenlerindendir. İğneli Fıçı cinayetleri için Teferruatlı bilgi. Bknz. İğneli Fıçı Cevat Rıfat Atilhan.

1803 yılında Yahudilikten Hıristiyanlığa geçen ve daha sonra Rahip olan bir Yahudi Hahamın oğlu, bilâhare yazdığı bir kitapta bazı Yahudi tarikatların insan kanı kullandıklarında, Yehova (Yahudilikte Tanrı) nezdinde üstün sayıldıkları inancında olduklarını anlatmaktadır.

Osmanlının merhametine sığınarak Selânik’e yerleştirilen Yahudiler, sadece sözde ihtida ettiler (güya din değiştirdiler). Usulen de olsa dönme olduktan sonra da rahat durmadılar. Sapık adetlerini Osmanlı yurdunda da devam ettirdikleri bilinmektedir.

1715 te Amasya’da, 1840 da Şam ve Rodos’ta, 1843 ve 1866 da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870 yıllarında İzmir’de kanlı Yahudi adetlerine rastlanılması bu millete olan nefretin başlıca kaynağıdır.

Yahudiler şimdi Filistin’de işgal ettikleri yerlerde bu kanlı geleneklerini rahatça uygulayarak, rahatça çocuk toplayıp kanlarını içiyorlar. Hunharca katlettikleri 30.000 Filistinli Müslüman’ın 2/3 sinin küçük çocuk ve bebek olması İğneli Fıçı’’ cinayetlerinden başka bir şey midir? Daha bir hafta önce Filistin’de, eli kanlı gözü dönmüş bir Yahudi askeri ekranların önünde ağzı köpürerek ‘Ben çok çocuk öldürdüm, öldürecek bebek arıyorum, bebek bulamıyorum, bana bebek bulun’’ diye bağırıyordu. Yahudi asker bu haliyle ‘’İğneli fıçı’’ ve Müslüman kanı içme özlemini dile getirmekteydi.

Filistinli Müslümanları öldürmeleri için, dünyanın gözünün içine bakaraktan ekranların önünde, sivil ahaliye Yahudi Parlamenterlerin her türlü ABD ve İngiliz silahları dağıtmaları ,‘’İğneli fıçı’’ özleminden başka nedir ki.

1895 te dünyanın en zenginlerinden olan Yahudi Baron Hirş ölüm döşeğindeyken Yahudilere Oniki buçuk Milyon altın lira bırakıyor ve bir de vatan tayin ediyordu. Yeni *vatan: ‘’Arjantin’’ olacaktı. O yıllarda Arjantin dünyanın her yerinden muhacir kabul eden bomboş bir ülkeydi. Para ile toprak satın alınabilinir ve göçmen Yahudilere verilebilirdi, vasiyet böyleydi.

Fakat 1891 de kurulan bir Yahudi cemiyeti yurt edinme meselesine başka bir istikamet vererek yeni yurt Filistin olmalı fikrini ortaya attı. Filistin’in yurt olması fikrinin sahibi Teodor Herzl adında bir Macar Yahudi’siydi. Teodor Herzl’e göre dünyanın her tarafına dağılmış olan Yahudileri Filistin’de toplamak daha kolay olacaktı. Sapık Yahudi inancına göre Filistin ve civarı Yehova’nın (Yahudilikte Tanrı) Yahudilere vaat ettiği arz-mevud (vaat edilmiş topraklardı.

1897 de İsviçre’de 204 murahhasla toplanan Yahudi kongresi, Filistini yurt yapma kararını kabul etti ve bu işle Teodor Herzl görevlendirildi. Filistin’in kaderi de 1897 kongresinden sonra adım adım Yahudi lehine şekillenerek bu günkü katliam sürecine girildi. Yahudilerin tarih boyu devam ede gelen kan içme geleneği bugün Filistin’de Haçlı Hıristiyan gözetiminde olanca vahşetiyle devam ediyor. Vahşi Avrupa, vahşi İsrail. Dolayısıyla, Haçlı-Siyonist vahşet ortaklığı; eşittir Yahudi’nin ‘’İğneli Fıçı’’ cinayetleri