Çocuk olmak

Zamanda sonsuzluğu keşfetmek…

Sokakta bir dünya kurmak…

O dünyanın içinden dışına taşmak…

Terlemek…

Sokak çeşmelerinden suyu içmek kana kana…

Çakıl taşlarından, gazoz kapaklarından, çivilerden yeni oyunlar keşfetmek…

Söğüt dallarından düdük,

Ağaç dallarından atkıç,

Parkta topladığımız meşe palamutlarından patlangaç yapmak…

Kâğıttan gemilerimizi yüzdürmek yağmur sonrası biriken sularda...

Komşunun eriklerine dalmak…

Macuncu Dede’den rengarenk macunlar almak…

Pide kuyruğunda beklemek saatlerce…

Bakkaldaki bisküvi kokusunu hiç unutmamak…

Roma sütten dondurmanın müthiş lezzetini tatmak…

Zevk Sinemasında film izlemek, Yalı gazozu içmek için para biriktirmek…

Sakızlardan çıkan futbolcu kartlarını saklamak gizlice…

Bir naylon poşetle kahkahalarla kaymak karlarda…

Pespembe pamuk helvayı yerken eline yüzüne bulaştırmak…

Sopalardan ata binip bütün gün koşturmak ve hiç yorulmamak…

Telden yaptığımız arabalarla dolaşmak gururla…

Altıgenin ne olduğunu matematik derslerinde değil sazlardan, sulandırılmış unla yapıştırdığımız, kırnap iple bağladığımız uçurtmaları yaparken öğrenmek…

İnik plastik topla gol atmak iki taş arasına…

Uçan balonlarda özgürlüğümüzü hissetmek…

Bir tahtanın kenarlarına eski bilye rulmanları takıp, bayır aşağı yarışmak mutlulukla…

Kazandığımız zıpçıkları saymak defalarca…

Topacı en uzun süre çevirebilmek için yeni teknikler geliştirmek…

Oyun arası yenilen bir salçalı ekmeğin tadını çıkarmak…

Kirli ellerini silmek pantolonuna…

Akşam ezanından önce eve girmek…

Ve…

Oynarken hayatı öğrenmek aslında…

Bizim çocukluğumuzda başarı, sınavlarda en yüksek puanı alarak geride kalanları küçümsemek değil, hangimizin uçurtmasının en yükseğe çıkacağıydı…

Kazanmak için gerekenin birilerini ezmek değil, daha iyisini yapmak olduğunu biz o telden arabalardan öğrendik…

Bizler grup çalışmasını “Hasandağ” oynarken öğrendik…

Bizler planlı çalışmayı “Yağ satarım bal satarım” oynarken öğrendik…

Bizim oyun alanımız tüm Susurluk’tu, şimdiki çocukların ise küçücük bir ekran…

Bizim çocukluğumuzun apayrı bir dünyası vardı, şimdiki çocukların sanal dünyası…

Ve maalesef…

Biz çocukluğumuzu yaşayarak büyüdük, şimdikiler ise “çocuk” olmadan büyüyorlar…