Değerli öğretmenim Engin Kula bir gün elinde bir çanta, yanıma geldi ve dedi ki; “Serdar, al bu dosyaları bir incele. Bunlar benim hayatımı anlatan fotoğraflarım, yazılarım, Susurluk’la ilgili belgelerim…”

Heyecan ve merakla aldım dosyaları…

Her bir dosya dönemlerine göre ana başlıklar altında toplanmıştı…

Saffet Ünder Albümünden derlenmiş, Susurluk’un tarihi şahsiyetlerinin fotoğraflarının yer aldığı;

-“Unutma Unutulmazsın” dosyası…

Engin Kula’nın Edirne Erkek Öğretmen Okulu yıllarında, birlikte okuduğu öğretmen arkadaşlarıyla mezun olduktan sonra bile irtibatı kesmeyip her yıl bir şehirde buluşup bir araya geldiklerini gösteren fotoğrafların yer aldığı;

-“Eski Dostlar” dosyası…

Yine Edirne Erkek Öğretmen Okulunun tarihçesinin anlatıldığı belgelerin, dokümanların, tarihi fotoğrafların yer aldığı;

-“Okulumuz” dosyası…

Ve son olarak;

50’li yılların izlerini taşıyan, sayfaları sararmış, yıpranmış bir “Anı defteri…”

Zengin bir arşiv gözlerimin önündeydi…

Her bir belge, her bir fotoğraf özenle korunmuş, sınıflandırılmış, dosyalanmıştı.

Benim için bir hazineydi tüm bunlar…

Nalbant Ali Akyüz’den Kalaycı Akif Özgül’e, Sandalyeci Hüsmen Çetin’den Kunduracı Celil Pazarcık’a, Bakkal Halim Kaptan’dan Şoför Suat Saran’a, Hafız Ahmet Altunbaş’dan Şekerci Ethem Atay’a, Çiftçi Mehmet Kalfa’dan Keresteci Yusuf Kenan Sadıç’a, Osman Özkonak’a, Hamit Sözeri’ye, Ali Kasım Balat’a ve daha birçok Susurluklunun siyah beyaz fotoğraflarını incelerken…

Veya…

Engin Kula’nın 1959 tarihli bir fotoğrafta, okulunun taş duvarına sırtını dayayıp toz içinde kalmış takım elbisesi içinde arkadaşı Muzaffer’le birlikte ders çalışırken ki haline bakarken…

Ya da…

Öğretmen olarak mezun olduğu okuluna yıllar sonra yaptığı ziyarette, aynı sınıfta, aynı sıralarda, aynı okul arkadaşlarıyla birlikte olduğu fotoğrafta Engin öğretmenimin yüzündeki huzur ve mutluluğu görebilirken…

Ve…

Anı defterine Engin Kula için yazılan, sevgi dolu duyguların halâ taptaze olduğu satırları okurken…

Sanki belgesel tadında sürükleyici bir film izliyordum…

Kişisel arşivlerin en büyük özelliği, ilk elden kaynak olmalarıdır.

Bir şehrin geçmişi, o şehirde yaşayan insanların hayatı ile ilgili detaylar bu tür arşivlerde gizlidir.

Tarihi bir belge, yıllanmış bir fotoğraf, geçmişten geleceğe giden yapı taşlarıdır.

Öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Engin Kula’nın kişisel arşivi, bu nedenle hepimize örnek olmalı, kurulacak bir “şehir müzesinde” yerini almalıdır.

Unutmayalım ki…

Geçmişle bağımızı kopartırsak geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa edemeyiz…