Bazen  insan hayatı yaşar, bazen de onu sırtında taşırmış.
Bazen hayatın santimi santimetresi, saniyesi dakikası inanılmaz anlarla geçer. 
Bazen de dönüp geriye baktığınızda ceviz kabuğunu doldurmayacak bir yaşam, bir an görürsünüz.
Sorsalar, “Kendin, kentin ve ülken için ne yaptın?” diye.
Öyle sanıyoruz ki, bazılarının bu soruya verebilecek cevabı yoktur.
Aslında onların yaşadığı; kin, nefret ve düşmanlıkla bulanmış bir süreç..
Ne kendilerine, ne kentlerine, ne de ülkelerine yararları var.
Çığırtkanlıklarıyla dolu ve  hayattan daha çok rezalet diyebileceğimiz rüya gibi adeta..
Uyanabilseler bir o rüyadan anlayabilecekler hayatı, yaşadıkları kenti ve ülkeyi ama!..
Bir geçmişte gördüğüm, yaşadığım, tanık olduğum anları şöyle gözlerimin önüne getiriyorum
Bir de bugünkü manzaraya bakıyorum da, onlar adına hem endişeleniyorum, hem de akıl izan eyle Yarabbi diye dua ediyorum.

Eli kalem tutan, aydın geçinen, toplum adına birşey ürettiklerini sanan veya yönlendirme konumunda bulunan insanların bu tarz tutumları hoş değil.
Kendi kendileriyle yaşadıkları kavgaya  veya birbirlerine karşı besledikleri kin, nefret ve düşmanlığa birşey demiyorum.
Yesinler birbirlerini!
Allah da yollarını açık eylesin..
Ama  kendileriyle birlikte başkalarına da zarar veriyorlar.
Topluma ve camialarına kötü örnek oluyorlar.
İşte benim tepkim, sitemim buna..

Bilirsiniz, “bütün” parçaların toplamından ibaret değildir.
Kendisi bir “parça” iken, diğer parçalarla uğraşmak, onları yapmak veya bozmak, temelde kişinin “bütün”le bağlantısını zedeler, ancak bütüne zararı dokunmaz, dokunamaz.
“Bütün”, kendi dengesini korur, herşeye ve bu kişiliksiz kişilere rağmen korur.
Hepimiz kabul etmeliyiz ki, “BÜTÜN” bir denge içerir.

Gelin şimdi şöyle bir hayal kuralım.
Hepbirlikte kanaviçe işlediğimizi düşünelim.
Çoğunluğumuz belli renkteki iplik ile küçük bir alanda çalışıyoruz.
Yanımızdakine baktığımızda onun elindeki iplikte, çalıştığı ortamda farklı.
Kendimizin tarzını “doğru”, yanıbaşımızdakinin ise “hatalı” olduğunu düşünürüz değil mi?
Aslında bir an için kanaviçenin tümünü görebilsek, mükemmel manzara serilir gözümüzün önüne.
Bu manzarada siyahta, en az beyaz kadar gereklidir.

Birbirimize katkımız ne olabilir?
İşlediğimiz kısım özen ve düzen içeriyorsa,  çevremizdeki biri veya birileri bizim rengimizi sever, az veya çok o rengi de kullanır kendi alanında.
Bize düşen, kendi işimizi doğru ve güzel yapmak ve kılmaktır.
Topluma ve geleceğe iyi örnek olabilmektir.
Kendimiz, kentimiz ve ülkemiz için güzel anlar yaşayalım, yaşanmasına katkı sağlayalım.
Sağlayanlara ise destek olalım.
Yapmamız gereken sadece bu kadar.
Bunu bugüne kadar yapabildiysek ve gelecekte de yapabilirsek ne mutlu bize..
İşte o zaman hem  hayatı yaşar, hemde sırtımızda taşırız.
2011 tüm insanlığa sağlık, huzur getirsin...