Biraz önce evin oradaki kuruyemişçiye girdim.

En son 70 liraya aldığım ayçekirdeği 170 lira olmuş.

Maç dediğin çekirdek çitleyerek izlenir diye 500 gram tart dedik.

Kuru siyah çekirdeksiz üzümü de çok severim.

500 gram da şundan ver dememle birlikte

"Abi kilosu 750" karşılığını verdi tezgahtaki genç.

Oha.. demedim tabi..

Sonra kuru incire baktım Etikette 600 yazıyordu. Tanesi 30-35 lirayı geçiyor.

Fındık, fıstık, leblebi, badem, keçi boynuzu, kabak çekirdeğj gün kurusu ne varsa fiyatlar uçmuş.

Çok değil, 3 yıl önce Tuğba kuruyemişe girer, hepsinden alırdım. Bir koca çanta 150-180 lira arası tutardı.

Şimdi aynısı almaya kalksam, en az 5-6 bin lira .

O günlerde emekli maaşı 4 bin lira bile değildi. Bugün 11 bin lira.

Gelin aradaki farkı siz hesap edin.

Üreticiye de, esnafa da 'aç gözlü" falan demeye kalkışmayın sakın!

Onlarda haklı, tüketicide.

Kiralardan nakliyeye, elektrikten suya akla gelen her şeyin fiyatı Elon Musk'un uzaya gönderdiği starlink hızında gidiyor, etiketlere baktıkça başımızı döndürüyor.

Ülkece son yıllarda büyük badireler atlattık.

Sınır ötesi harekatlar.. Pandemi ve 11 ilimizde 13 milyon insanımızı etkileyen Kahramanmaraş merkezli asrın felaketi akla ilk gelenler.

Bunlar aynı zamanda toplumda unutulmaya yüz tutmuş yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlandırsa da süreci iyi yönetemedik ve sonunu getiremedik.

"Kur Korumalı Mevduat" diye bir şey icat edilip akıl almaz işlere kalkıştık.

Zenginden alıp, fakire verilmesi gerekirken, tam tersi yapıldı.

Daha bunun gibi nice ışıltılar saçıldı.

Hemen her biri geleceği kararttı.

İki yaka bir araya gelmediği için şimdi kümesteki kazlar için yeni vergiler peşinde koşuluyor.

Hemşerimiz Prof.Dr. Mete Gündoğan içerisinde bulunduğumuz kısır döngüye şöyle bir yorum getiriyor;

"Devletler, hükümetler ve halklar Küresel Elitlerin sistematik saldırısı altında.

Borçlandırma, haksız vergilendirme, iklim krizi, eğitimin tekelleşmesi, GDO'lu gıdalar, dijitalleşme, kitlesel göçler, yapay etler/gıdalar, salgınlar, aşılar, cinsiyetsizleştirme, milliyetsizleştirme, dinsizleştirme, kişileri indekslerle kategorize etme, ... ne ararsan var bunlarda!"

Ekonomi alanında, bizim zenginlerin ağzının içine baktığı Prof. Dr. Özgür Demirtaş'tan daha yerli ve milli olan Mete hoca haklı.

Birileri bu ülkenin kodlarıyla oynamaya devam ediyor.

Hem küreselcilere,

hemi de işbirlikçilerine karşı dirençli sistem kurmak için bana göre çare, Erbakan Hoca modeline dönüş yapmakta.

Kısa süreli Refahyol hükümeti döneminde ülke insanını refaha kavuşturduğu, faiz lobisini yerle yeksan ettiği günleri biliyor, arıyoruz.

Erbakan Hoca karşısındaki her türlü güç odaklarına direnerek, yerli ve milli modelle ülkenin felaha ulaşabileceğini kanıtladı, uygulamalı gösterdi.

Hoca iktidar ortağıydı, ama muktedir değildi.

TOBB'dan BOP'a, Askerden Beyaz Türkler'e kadar hepsi rahatsız oldu Erbakan Hoca modelinden ve dağıttılar Refahyol'u.

İstemedikleri Başbakan Necmettin Erbakan değildi aslında. Onlar "sömürü düzeni"nin bozulmasından; adil bölüşümden rahatsız idi..

Şimdiyse hocanın talebeleri hem iktidar, hem muktedir.

Merhum eniştemizden daha iyisini ve güzelini yapmalarını beklemek bu ülke insanının hakkı.

Bugünkü sistem saçmalık gibi.

Nasıl ki Kemal Derviş politikaları bu ülkeye ilaç olmadıysa, Mehmet Şimşek de çare değil.

Çare adil düzen..

Çare adil bölüşüm..

Velhasıl;

'Türkiye'miz

"Devleti Aliyye" olma potansiyeli çok yüksek bir ülke.

Çok güzel ve kabiliyetli insanları var.

Muhteşem bir tarihi var.

Eşsiz bir coğrafyası / vatanı var.

Her yerde seveni / bekleyeni var.

Temiz bir Allah inancı,

çok sevdiği Peygamberi (Muhammed sav) ve şerefine mazhar olduğu Kur'anı var.

Bütün bu "var"lar bir araya gelecek,

içinde bulunduğumuz sıkıntıları "yok" edecek.'

İnancımızı yitirmiş değiliz asla. Ülkemizin potansiyelini biliyor ve insan kabiliyetine güveniyoruz.

O değil de

Kuru yemişçiden çıkıp evin altındaki markete girdim. Hanımın istediği domatesi alırken, tanımadığım bir dayı mırıldanarak limon seçiyordu.

Bana dönerek; "Limon 66 lira. Bunu gördüm ya, ne mutlu bana. Sen de mutlu musun" derken ne demek istediğini hâlâ çözmeye çalışıyorum!

İncir çekirdeğini doldurmayacak bir çiğdemden geldiğim noktaya bakar mısınız!

Kendi kendine konuşan robotlara dönüşen vatandaşımız etiketlere baka baka akli melekelerini yitirme yolunda ilerliyor sanki.

Allah'ım biz kalbimize mukayyet olmayı uzun süre önce bıraktık, sen bizim aklımıza mukayyet ol..

Neyse maça devam.

Haydi bastır Almanya...

İlkaylı, Ardalı bir EURO2024 finali ne güzel olur değil mi?

Selametle..