Balıkesir'in 4 yıldızlı otelinde sağlık kampındayım. İlk günler biraz gürültülü geçiyor. Dolayısıyla uyuyamıyorsun. Şafak vaktiydi "kuş boku meselesi"nden haberi görünce. Okurken bana doping gibi gelen oksijenin bile havasının bozulduğunu hissettim. Daha önce yaşanmışlığı hatırlayınca "bizler kendimizden başkasını görmüyoruz" dedim mırıldanarak. Umutsuz değilim. İnsanlık ölmedi, bizler onu göremeyecek kadar körleştik sadece. Neden mi? Hadi gelin, önce şu habere birlikte göz atalım.
Bugünün enteresan haberine göre;
Balıkesir'de Milli Kuvvetler Caddesi esnafı kuşlardan rahatsızmış.
Belediyeden yardım istiyorlarmış.
Nedeni de, kuş boku yüzünden vatandaş yolunu değiştirip caddeden geçmiyormuş.
Böylece işleri bozuluyormuş!
Ayrıyeten kuşlar yüzünden iş yerlerinin önünü temiz tutmalarının zorlaştığını ifade ediyorlarmış.
*
Miş, muş diyorum.
Çünkü aklı başında biri, kuşlardan rahatsızlık duymaz.
Aksine "rızık getirir" diye düşünür.
Zaten Millikuvvetler'de "kuşlar rastgele sıçıyor" diye yolunu değiştiren olmadığını da biliyoruz.
Aksi olsaydı cadde cıvıl cıvıl olmaz, mutsuz şehrin gönlü zengin insanlarının sesleriyle çınlamazdı!
Kuşlardan rahatsızlığını aleni dillendiren ve gazete aracılığıyla Belediyeden yardım isteyen esnafın tam olarak ne düşündüğünü bilemeyiz, gelgelelim kuşlarla birlikte rızkının da gidebileceğini hatırlatmak isteriz.
*
Bizler,
"Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler." sözüyle bizim inancımızda insana verilen değerin yanı sıra diğer canlıların da kıymetiharbiyesini çok anlamlı ve vurgulu biçimde ortaya koyan Hz. Ömer'in adaletine inananlardanız.
*
Aklıma gelmiş iken bir örnek vereyim.
Zahire Pazarı taşındıktan sonra kuşlar da şehrin belli noktalarını kendilerine mesken edinmişti.
Bir bölümü, Ali Hikmet Paşa meydanını sahiplenirken, bölge ayrı bir atmosfere bürünmüştü. İnsanlar mutlu, neşeliydi.
Birkaç zihni sinir esnaf çıkıp tıpkı bugünküne benzer gerekçelerle kuşları şikayet etmişti.
Belediyeciler de bu uçuk fikirli arkadaşları dinleyip kovaladı kuşları.
O günden sonra o bölgede değişmeyen tek saatçi kaldı!
Diğer mekanların tabelaları bir değil, birkaç kez değişti!
Balıkesir'in tarihi (ki imar rantıyla onun da içine ettik) caddesi Milli Kuvvetler aynı akıbete uğramaz inşallah.
*
Ezcümle;
Dünya merhamet eksikliğinden can çekişiyor. Sağa, sola.. öne, arkaya nereye nereden bakarsak bakalım; "ruh ölümü" gerçeklemiş plastinatlar görüyoruz. Ellerinde birer kandil, içlerindeki karanlıkta kaybettikleri insanlığı, merhameti arıyorlar.
"Merhamet, senin mutluluğun olmazsa benim de mutlu olamayacağımın bilgisidir. Sadece kendi refahına odaklanmış insanların erişemeyeceği bir bağış, bir ödüldür." diyor ya Kemal Sayar,
O vakit, merhametli bir dünya, bir hayat için, önce kendimize merhamet dileyelim.
Selâmetle..
#KendimeNotlar #RamazanDemir #14Şubat