Dijitalleşmenin hayatımızın hemen her alanında yerini almasıyla beraber, Avrupa'dan sonra ülkemizde de asırlık gazeteler bir bir yazılı yayınını sonlandırmak zorunda kalıyor.

Türkiye'nin en eski gazetesi Yeni Adana teknolojiye yenik düşen gazetelere eklendi.

Kapanan gazeteleri görüp, duydukça üzülüyorum, üzülmesine de göz göre göre gelen bir hazin son bu..



Bugüne değin ülke genelinde çok sayıda gazete kapandı.

Bunlar arasında Güneş, Vatan, Star, Habertürk gibi ulusal gazetelerde yer aldı.

Amerika ve İngiltere'de çok uzun yıllar öncesi yaşandı gazetelerin yazılı yayınlarını sonlandırması.

105 yıllık Yeni Adana ne ilk, ne son olacak.

Kağıda baskılı yayınını sonlandıran gazete isimlerini yarınlarda duymaya devam edeceğiz.

Kaçınılmaz son tüm gazetelerimizi bekliyor.

Görüşlerimize katılmayanlar olabilir. Saygı duyarım. Lâkin kabullenmekte zorlansak da gerçeğin ta kendisi bu...

Gazetecilik asla bitmeyecek/ölmeyecek elbet.

Yer yüzünde ve uzayda insan var olduğu sürece hakikat peşinde koşan, gerçeği yazan/duyuran gazetecilere ihtiyaç her zaman duyulacak.

Teknolojiyi yakalayanlar, değişim/dönüşümünü sağlıklı tamamlayanlar ayakta kalacak.



Dünya kağıt kullanımı "en alt" düzeye çekmeyi hedefliyor.

Bu yüzden günümüzde bir çok iş ve işlemler sırasında vatandaşa kağıda değil, uzatılan tabletlere dijital imza attırılıyor!

Ülkemizde bir çok kurum bu çağı yakaladı, maalesef bizim camia biraz geride kaldı sanki.

2022'nin Ekim ayında resmen yürürlüğe giren İnternet Gazeteciliği Yasası, eski alışkanlıklarını devam ettirmekte ısrar edenleri en azından kendine getirdi.

Şu an hummalı bir koşuşturmaca var bizim camiada, eski Türkiye'de kalmama adına...



Gazetelerin kağıda basılı yayınlarını sonlandırması veya kepenk kapatmaları için göz göre dedim ya..

Onu şundan söyledim.

Bir anekdot aktarayım hemen size..

17 yıl önce Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti olarak çalıştay düzenlemiştik.

Alanındaki uzmanlarla meslektaşlarımızı buluşturduğumuz etkinlik eğitim amaçlıydı.

Bursa, Yalova, Çanakkale, Manisa illerinin gazetecilerini de ağırladık.

Etkinliğin açılışındaki protokol konuşmaları, bugüne benzer "adet yerini bulsun" tarzıydı.

Sıra dönemin belediye başkanı "bizim deli"ye gelince, dünyada devam eden, ülkemizde ayak sesleri duyulan dijitaleşme gerçeğini, dobra dobra dillendirerek, gözlerimizin içine baka baka, her birimizin kafasına bam bam bam vuruyordu! "Geliyor gelmekte olan, hazırlıklı olun.." diyordu!

O konuştukça bizim meslektaşlar, "olur mu ya böyle şey.. sen ne demek istiyorsun.. gazeteci düşmanı mısın" tarzından homurdanıyordu(!)

Hatta ertesi günü sahibi olduklarını gazetelerinde Sabri Uğur'a tepki gösterenler ile protesto içerikli yayın yapanların sayısı az/buz değildi.

Geçenlerde bunlardan bir-ikisiyle sohbet ederken, o günleri anımsatınca; "hakkını helal etsin rahmetli bize" dedi...



Buna benzer durumla 90'lı yılların başında ben de karşılaşmıştım.

Gazeteciler Cemiyeti'nice düzenlenen ve şimdi yurt olarak kullanılan Otel Basri'deki eğitim çalışmasında meslektaşımız Hakan Kara, "Yakın gelecekte gazeteleri elinizde tutacağınız parlak levha benzeri aletten okuyacaksınız. Parmağınızı ekrana dokundukça gazete sayfalarını çevireceksiniz..." demişti.

Kendi kendime; "ulen bu adam uçuyor, hayal dünyasında yaşıyor, bizleri taşralı yerine koyup, yedirmeye çalışıyor.." demiştim.

O günler, Balıkesir gazetelerinin kara düzenden ofsete geçtiği ilk yıllardı. Tipo baskı makinalarının yerini Roland ve Nebiololar, daktiloların yerini dizgi amaçlı kullanılan Macintoshlar almıştı. Bilgisayar vardı, ama internet nedir henüz bilmiyorduk.

Çok değil, 2000'li yılara girmeden, hayal dediğimiz teknolojiyle tanıştık, uygulamasına geçtik. O dönem görev aldığım yerel gazeteyi internete taşıyıp Balıkesir'den dünyanın dört tarafındaki hemşerilerimize okutan da ilk bizdik.


Bizzat yaşadığım şu olayı da tarihe not düşmez isem, hem kendime, hem mesleğimize ayıp etmiş olurum.

1990'lı yılların ortalarıydı. Yayın Koordinatörlüğünü üstlendiğim Yeni Haber'deki yazımda; “Resmi ilana dayalı yayıncılık anlayışının terk edilmesi” gerektiği konusunu ele almıştım.

Dönemin gazete sahiplerinden biri, hem Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon (şimdiki adı İletişim Başkanlığı) hemi de Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüklerine dilekçe gönderip şikayet etmişti şu fakiri..

Dilekçesinde; “Böyle düşünen biri Basın Kontrol Kurulunda görev yapamaz” diyor, BİK adına görev yapan kuruldaki üyeliğimin sonlandırılmasını talep ediyordu. 

Gülüp geçtim!

Düşüncelerimizdeki haklılık geç de olsa anlaşıldı ve ben bugün gelinen noktayı gördükçe keyiflenmiyor değilim!

Bizlerin 30 yıl önce söylediklerini Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü sn. Cavit Erkılınç, Haziran 2023'teki BİK Genel Kurulu toplantısında dillendirdiğinde, “nereden nereye....” demiştim.

Ardından sn. Erkılınç'ı aradım, 30 yıl önceki düşüncelerimizin benzerini en tepedeki isimden işitmenin heyecanını paylaşırken, Anadolu Basınıyla gazetecilerine yönelik samimi yaklaşımı sebebiyle tebrik ettim.

Var olsunlar. Tepe noktalarda sayıları çoğalsın inşallah..




Kimi dostlar diyorlar ki; "sen niye gazete çıkarmıyorsun?"

Hatta kimi belediye başkanları da aynı şeyi söylüyor, "haftalık, 15 günlük, aylık gazete çıkar, sana da destek olalım.." vb. ifadeler kullanarak...

O anlar çok şey söylemek istiyorum, ama dilimden yanlış ifadeler dökülmesinden ve kalp kırmaktan korktuğum için suskunluğumu korumaya çalışıyorum.

Halen aynı moddayım!

Onların bakışına/düşüncesine/kafasına göre, teknolojiyi takip eden bizler gazeteci değiliz maalesef.

Vaziyet böyle olunca ister istemez, "Değişime önce yerel yönetimlerden mi başlamak gerekiyor" diyesi geliyor insanın.



Değişimin ışık hızıyla yayıldığı çağımızda 60 yıl öncesinin kafasıyla yayıncılık yapılmaya çalışılması akıl tutulmasından başka bir şey değildir.

Hakan Kara ileriyi görüp bizleri uyarıyordu sadece, Sabri Uğur da yerden göğe kadar haklıydı.

Bizler onları anladığımızda, "atı alan Üsküdar'ı geçmek" üzereydi.

Ezcümle;

Zamanı gelmiş bir doğum gibi, zamanı gelmiş bir değişimin önünde hiçbir güç duramıyor maalesef.



Tüm bu gerçekler ışığında, kimi meslek örgütlerinin, "teknolojiyi ıskalamayın" diye yayın kuruluşlarını uyaracağı yerde; "basın bitiyor, tükeniyor, anadolu basını ölüme terk ediliyor..." vb. açıklamalar yaparak her şeyi başkasından beklemesi, ülke yönetimine çağrı yapması pek inandırıcı gelmiyor her nedense bana...

Bu yazıyı okuyan kimi meslektaşımın "homurdanacağını" biliyorum bilmesene de, "eyyamcı" ve "makyavelist" kimliğe bürünemiyorum maalesef...

Gerçekleri bugün konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız!



Ne diyor şair;

Değişmek gerek oysa,

büyümek gerek,

düşlerimiz çocuk,

kendimiz çocuk..

Kaç aşktan,

kaç dostluktan,

kaç oyundan kovulduk istemeyerek...



Son bir soru;

Peki siz gazete satın alıyor musunuz?

Selametle...

yeni-adana-e

#balıkesir #gazete #medya #basin #bik #ramazandemir